Karşılaşmalar her zaman en doğru anda olur. Aşk, olması gereken kişiyle, ayrılıklar olması gerektiği için olur. Sarf edilen sözler hep söylenmesi gerektiği için söylenir. Kavuşmalar en ihtiyaç duyduğun anda olur. Yaşanan her olay zamanı gelince büyük bir anlam ifade edecektir.
Kadın küçük bir el çantasıyla evden çıkmaya hazırlanırken telefonu çalıyor. Arkadaşı telefonda sulu sepken ağlıyor. Kadının dikkati dağılıyor. Uçağı kaçırmak istemiyor ama telefonu da kapatamıyor. Arkadaşını sakinleştirip nihayet evden çıkıyor. Arabasına bindiği anda ceketini almayı unuttuğunu fark ediyor. Arkadaşı akıl mı bırakmıştı. Hızla geri dönüyor. Asansörü çağırıyor, asansör gelmek bilmiyor. Başlıyor merdivenleri tırmanmaya. Kapıyı hızla açıyor ve küçük ayak parmağını kapının girişine vuruyor. Canı çok yanarak seke seke odasına gidip ceketini alıyor. Saat ona hızlanması gerektiğini söylüyor ama küçük ayak parmağı yemin etmiş, müsaade etmiyor. Olabildiğince hızla arabasına binip havaalanının yolunu tutuyor. Arabasını park edip çantasını alarak giden yolcu kapısına varıyor. Bir de ne görsün, sanki kavimler göçü. Herkes kadının gittiği yöne seyahat ediyor. Uzun bir sıradan sonra bilet kontuarına ulaşıyor ama artık her şey için çok geç olduğunu fark ediyor. Uçağı kaçırıyor. İki saat sonraki uçağı beklemek zorunda kalıyor. Bekliyor, bekliyor, bekliyor… Zaman o esnada olması gerektiği gibi ve olması gerektiği hızda akıyor. Vakit geliyor. Kadın uçağa biniyor ve gideceği yere 2 saat geç olsa da varıyor. Bavulunu beklerken arkasından bir ses kadının ismini çağırıyor. 17 yaşında türlü saçmalıklarla ayrı düştükleri o adam. Şaşırıyor. Tesadüfün böylesi şeklinde gereksiz birkaç cümleden sonra birbirlerine iyi dilekler sunup hayatlarındaki insanların varlıklarına şükrederek ikisi de ayrı yönlere dağılıyor. Bazı aşklar hiç olmadık saçmalıklarla yarım kalır, daha iyisi olabilsin diye. Ya da…
Bavulunu beklerken arkasından bir ses kadının ismini çağırıyor. 17 yaşında türlü saçmalıklarla ayrı düştükleri o adam. Kadın şaşkın etrafına bakıyor. Çünkü bir anda havaalanı karnavala dönüşüyor. Kapı numaraları yerine aşk sözcükleri anons edilmeye başlıyor. Artık uçakları kanatlarına bağlanmış rengarenk balonlar uçuruyor. Uzaya, yıldızlara, gezegenlere seyahatler başlıyor. Kadın içinden küçük ayak parmağına şükranlarını sunuyor. Ufak bir şoktan sonra adam kadını gideceği yere arabasıyla bırakmak istiyor. Arabada edilen tatlı sohbetten sonra akşam yemeği için sözler alınıyor ve sonrasında da bir ömür beraber olmak için sözler veriliyor. Bazı yarım kalan aşklar ne olursa olsun zamanı gelince tamamlanır, bu da birbirleri için en iyisi olduklarındandır.
Her şey olması gerektiği zamanda olması gerektiği şekilde olur. Üzülmemelisin bir şeyler olmuyor diye. Şüphesiz ki hayatın daha çok bildiği şey vardır. Şems-i Tebrizi’nin dediği ve benim hayran olduğum gibi: ‘Düzenim bozulur, hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?’
Şu anlayışla yaşayabilsek anda kabulde olanı ve olmayanıyla tadında, her şeyin ne kadar muazzam ve yolunda olduğunu farkedeceğiz zorlaştıran biziz. Kalemine sağlık ?
Harika , bayıldım. Tesekkürler…