“Sizi kendinizden başka kimse kurtaramaz. Kendi kendinize ışık olun.”
Buddha
Kendini sevmemin ne olduğu konusunda, bunun önemi ve yolları konusunda oldukça karışıyoruz. Çünkü bencillik ve benciliği karıştırıyoruz genelde. Bencilik ve bireysellik narsistik bir yapı gibi tınlayabiliyor. Oysa ki kendini sevmek; kendini aramak, kendini hatırlamak, kendini gerçekleştirmek ve kendin olmak demek ve haliyle bu; kendimize, ötekine, tüm varoluşa verebileceğimiz yegane ve hakiki katkı, amaç ve ana prensip! Bu açıdan böyle bir kendini sevme işi tabii ki öğrenilebilir, geliştirilebilir, tekamüle tabi çok boyutlu, ömürlük yolculuklar demek… Her hakiki şey gibi meşakkatli ve paha biçilmez elbette ki. Şüphesiz ki çoğu zaman sevgi dediğimiz şey hem çokça frekansa bağlı kılıflanıyor hem de zıtlıklarla yontulduğumuz bu plânda çoğu zaman tökezliyoruz. Bu da yolculuğun hem cilvesi, hem ızdırabı, hem de güzelliği.
Buddha’nın vurguladığı gibi; kendimizi gerçekten sevseydik hiçbir şeye zarar veremezdik. Demek ki kendini sevmek öncelikle zararsızlık ya da şiddetsiz iletişim ilkesiyle geliyor. Fakat bir insan kendini sevmek gibi bir üst prensibi gözetirken karşıdakine zarar veriyor gibi görünebilir, bazen birbirimizin yollarında birbirimize negatif atfettiğimiz biçimlerde vesile olduğumuz gibi. Oysa ki bazen zarar veriyor gibi görünen hem karşımdakinin hem de benim ihtiyacım olabilir ve o zaman tokatla gelen bir sevgi eylemidir bu da.
Zorlaştırmaya gerek yok, insanın önce kendi varlığını gözetmesi hem maddi hem manevi düzeyde en yüksek sevgi ilkesidir.
Kendimi sevmek demek; bedenimi sevmek, zihnime, duygularıma, ruhuma özen göstermek ve bunları anlamak için çalışmak bunun için tutkuyla emek, çaba, merak sarf etmek demek.
Yaradan’ın aşkla bilinmek için kıymetle yarattığına onun gözleriyle bakabilmek ona bir ibadethane bir hazine muamelesi yapabilmek demek.
İçine dürülmüş ayetleri, evrenleri keşfetmek için bilinçle yolda olmak demek.
Kendini Sevmek demek; kendini onaylamadığında ya da tüm dünya karşında olduğunda da sevebilmek, gölgeni kucaklayabilmek, bütünleşme, tamamlanma yolculuğunda cesaretle, şefkatle, sabırla, sorumlulukla ilerlemek demek, düşe kalka yara bere alarak elinden tutarak bilgece yol göstermek demek kendine.
Nefsinin üzerindeki hakkını bilerek ama ayar çekerek zulmetmeden sevebilmek demek.
Kendini sevmek; ne gerektiriyorsa kendi gerçeğini çiğnemeden dürüstçe, samimiyetle kendinle kalabilmek kendine ihanet etmemek, toksik olanda tutunmamak, kendinde merkezlenebilmek, kıbleyi şaşırmamak, şaşırınca hizalanabilmek demek.
Kendini sevmek; eline, beline, diline, içeri aldığına, duyduğuna, gördüğüne, dokunduğuna ve dışarı verdiğine özen göstermek demek. Gerekiyorsa mesafe demek.
Bazen öğrencilerim kendimi değerli bulmuyorum, kendimi sevemiyorum diye gelir. Kendini sevme, değerli bulma yolunda olmayan hiç kimse bu çalışmalara katılmaz. Demek ki kendini seviyorsun, çok değerlisin ve değerli bir adım atıyorsun bunu her şeye ve tüm zamlarına rağmen devam ettir lütfen. Çünkü özün her şeyin ötesinde sana aşık.
Ram Dass kendi üzerime çalışmamız dışında yapılacak bir şey olmadığını vurgular, tüm kadim, batıni gelenek ve disiplinler de aynı şeyi farklı biçimlerde vurgular. Ve bu hem şifanın hem de aydınlanma ve dönüşümün çevresinde döndüğü ana eksenidir. Yaşamda maddi manevi her şey de eninde sonunda buna bağlanır. Çalıştığımız şey her ne, her kim ve ne tür bir ilişki olursa olsun sadece kendimizi sevmenin önündeki engellerle çalışırız. Kalbin arınması, zihnin arınması derken de amaçlanan budur. Dinlerin mistik özünde günahlardan arınma derken de bahsettiği şey budur… Kibir, öfke, şehvet oburluk, kıskançlık, tembellik, haset… Düşünsenize bunların kendini sevememekle ilişkisi nedir?
Kendini sevme üzerine sayısız yöntem var her an bilinçli, farkında olarak ilerlemesek bile tüm yolculuğumuz ister istemez bu yönde fakat bilinçli ilerlediğimizde tabii ki yolculuk ve seyri bambaşka.
Mesela bugün Buddha’nın 4 yüce gerçeğini kendini sevme yolculuğu olarak tekrar okuyalım isterim:
Buddha tüm Budist öğretilerin de temeli olan öğretisinde bu gerçeklerden yaşamın acı dolu olduğu bunun sebebinin cehalet, açgözlülük, öfke olduğu, bu sebepler ortadan kalkarsa acıların da ortadan kalkacağı, bunun yolunun da 8 katlı asıl yol olduğu şeklinde bahseder.
8 katlı asil yolu ise şu şekilde ifade eder;
Doğru Görüş
Doğru Niyet
Doğru Söz
Doğru Eylem
Doğru Kazanç
Doğru Çaba
Doğru Dikkat
Doğru Konsantrasyon (Meditasyon)
Bunların gerçekleşmesinin ya da gerçekleşmemesinin ve acısızlığın kendini gerçekten sevebilmeyle olan bağlantısını tefekkür etmek isteyebilirsiniz.
Ancak kendimi sevdikçe sevebilirim. Kendimi sevemedikçe tüm sevgim ve buna bağlı diğer şeyler ise çölde bir serap, içi boş, cılız, yaralayıcı bir rüyadan ve zanlarımdan ibaret olur. Ve sevmek daima hem kendime hem ötekine rağmendir.
Dilerim bu yazı, kendimize olan sevgisizliğimiz hayatımızın hangi alanlarında, nasıl tezahür ediyor, bu şiddetin sebepleri, başka türlü olsa neler mümkün olurdu ve bunun için neleri adımlamamız gerekir gibi konularda düşünmemiz için bir vesile olur. Ateşiniz bol, yazımız ferah olsun.
Ahu BİRLİK
Yorum yap