Başlığa bakınca “Ne bu şimdi, doktor hanım başka bir konu bulamadı mı?” diye düşündünüz değil mi?
Peki, şu anda elinizde sihirli değnek var desem!
Bu kez de biz masal dünyasında mıyız? dediğinizi duyar gibiyim.
Değerli dostlar,
Kimimiz bugüne kadar belki ölümcül bir hastalıkla savaştı…
Kimimizin tutunduğu dal kırıldı; sevdiği birini kaybetti…
Kimi duygusal, kimi fiziksel travma yaşadı…
Kimi ciddi maddi kayıp yaşadı. Liste uzar…
Evet, biz kadınız… Ama kurban ya da zavallı değil.
Biz yaratıcıyız. Sadece bir beden doğurmakla kalmıyoruz.
O bedene kendimizin ve atalarımızın bilincini, yaşamını, deneyimlerini aktarıyoruz ve böylece
yeni nesiller yaratıyoruz.
O zaman kara büyüyü bozup, beyaz büyü yapmaya ne dersiniz?
Öncelikle söze “sözle” başlayalım; çünkü söz sihirdir.
Bakın Gandhi ne güzel demiş:
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”
Başa dönüp bir bakalım; sözümüzü değiştirirsek kaderimizi de değiştirebilirmişiz.
Sözler bir düşüncedir. Düşüncelerimiz de en büyük enerjidir ve gerçek şu ki; evrende gördüğümüz ya da göremediğimiz her şey bir çeşit enerjidir. Enerji dönüştürülebilir. Enerji yaratıcı bir güçtür. Söz güce dönüşür.
İşte bu yüzden söz büyüdür aynı zamanda, asla düzeltilemez, geri alınamaz. Evrene dağılır katmanlar oluşturur.
Söz bir tohum gibidir, insan zihni de toprak. Ama en büyük sorun toprağa korku tohumları ekilmesidir. Üstelik nesillerce de aktarılır.
Mesela şu anda ne düşündüğünüze dikkat edin!… Olumlu mu, olumsuz mu?…
Bu düşüncenin yarınınızı biçimlendirmesini istiyorsanız, özenle seçin ve farkında olun.
“Korktuğum başıma geldi.” kaç kere demişsinizdir.
İşte düşünceniz deneyiminiz oldu.
Farkında olun dedik, anın farkında olma, şu anda kalabilme…
Bu da başka bir büyü bozucu.
Ne geçmiş, ne gelecek… Şimdiye sığmayacak kadar kısadır şu an… Bakın geçti bile…
Üçüncü büyü bozucu geçmişi sevgiyle bırakmak ve affetmektir…
Önce kendimizi affetmeli. Sonra herkesi ve her şeyi…
Bunu yapmak karşıdakini haklı olduğu anlamına gelmez, bilmesi de gerekmez. Sadece kendi üzerinizdeki yükü kaldıracaksınız.
Düşünün ki; yokuş çıkıyorsunuz, sırtınızdaki çantayla çıkmak daha mı kolay?
Zihninizin berraklaştığını ve yeniden doğduğunuzu göreceksiniz.
Veee koşulsuz sevgi… Beyaz büyü… Kendimizi ve başkalarını sevme olduğu gibi, değiştirmeye çalışmadan… Yargılamadan… Sadece var oldukları için…
Aslında biliyor musunuz? Hepimiz birbirimizin aynasıyız. Fiziksel gerçeklikte düşünce sisteminizin aynasıdır.
Düşünceniz değiştiğinde aynadaki yansımanız değişecektir ve sonra da yaşamınız…
Onlarca binlerce birbirine dönük ayna canlandırın şimdi: Bir kıvılcımla hepsinin ışıdığını görebildiniz mi? İşte cennete yelken açtınız bile… Dünyanız değişti değil mi?
Farkında olmadan meditasyon yaptınız… Kendi içinizdeki özünüze ulaştınız… Özümüz saf sevgidir… Erdemdir… O sizi bir yerde bekliyor…
Hadi yeni bir yaşam düşleyelim;
Başkaları tarafından kabul görme, yargılanma korkusu olmadan sevmek ya da sevilmekten hatta ölümden bile korkmadan…
Bizim de kimseyi yargılamadığımız ve kolayca affettiğimiz, yaşamı keşfetmenin hazzını duyun lütfen!
Bunu yapın… Bu mümkün… Çünkü bunu ben yaptım..
Ve ben sizden daha iyi değildim.
Yasemin KAYA
‘’ Dr.Yasemin Kaya’nın Us ve Meslek Sahibi Kadınlar Derneği, 16/03/2019 – 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği konuşmasından..’’
Yorum yap