Varoluş Dergisi

BÜYÜKLERE MASALLAR – CADININ BÜYÜSÜ

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer pire iken, cüceler  tellal iken çok uzaklarda şirin mi şirin bir şehirde  Raskolnikov adında bir genç yaşarmış. Bu genç  yalnızlığı dostu gibi görür, dünya güzelliklerinden kendini mahrum  bırakırmış. Yalnız başına, tek odalı kerpiçten  evinde günlerinin dolmasını beklermiş. Hayatından ve kendinden öyle hoşnutsuzmuş ki hastalıklar hiç peşini bırakmazmış.

Raskolnikov’un yaşadığı şehir çok güzel bir yermiş. Çağlayan ırmakları, kıpkırmızı gülleri, sulu sulu meyveleri varmış  bu şehrin. Sabah güneş doğdu mu çiçekler şenlenir, çocuklar kahkahalara boğulurmuş. Hele bir kralı varmış ki namı kıtanın öbür ucuna kadar bilinirmiş. Bu kral merhametli, adaletli, halkıyla iç içe yaşayan bir adammış. Hayatta da tek ailesi güzeller güzeli kızıymış. Kızını servetler içinde yaşatırmış. Kızı da sevinci kadar insanları sevindirirmiş .İşte böylesine huzurlu  bir şehirde Raskolnikov kendisini daha da yalnız hisseder, buraya ait olmadığını ve asla mutlu bir insan olamayacağını düşünürmüş.

Günler geçmiş ,aylar geçmiş ne güzel de sıcacık bahar gelmiş. O sabah yatağından erken kalkmış ve yiyecek bir şeyler almak için kent pazarına inmiş Raskolnikov. Hızlı hızlı, kimseye bakmayarak ihtiyaçlarını almaya çalışıyormuş ki birden trompetler ötmeye, halk tezgahların köşelerine doğru çekilmeye başlamış. Raskolnikov ne olduğunu anlamaya çalışırken gür sesli bir yaver:

‘’Halk!  Kenara çekiliniz ve yol veriniz. Kral Aragon ve Kızı Prenses  Diana gelmektedir.’’

Raskolnikov tam yolunu değiştirip evine dönecekken kafasını çevirmesiyle kralın güzeller güzeli kızının zarafetiyle gözleri kamaşmış, ayakları tutmaz olmuş. Prenses  elma gibi al yanaklara, kiraz gibi dudaklara, kuğu gibi zarafete sahipmiş. Böylesine bir güzelliğin karşısında herkesin nutku tutulurmuş. Raskolnikov bunca hayatında ilk defa böyle bir kızla karşılaşmış. Tam hayallere dalarken güçlü mü güçlü vücudu ve gür sesiyle kral konuşmaya başlamış:

‘’Efendiler hepiniz beni iyi dinleyiniz. Biliyorsunuz ki bunca senedir sizlerin kralıyım , zaman geçtikçe ömrüm azalıyor. Bundan sonra tek kaidem vardır. Kızımı mutlu edecek, onu sevecek bir eş bulmak. Kendine güvenenleri sarayımda ağırlayacağım.

Raskolnikov bu konuşmadan sonra heyecanlı ve acele hareketlerle evine dönmüş, prensesin zarafetine son bir göz gezdirip. Çok şaşırmış kendine, hayatında bir sefer olsun  bu kadar garip hissetmemiş. Hayatına bir parçada olsa heyecan getirmiş bu güzellik. Şimdi tek düşündüğü  ise prensesle evlenmek onunla bir ömür geçirmekmiş. Raskolnikov büyülenip hiçbir şey düşünmeden yarını iple çekmiş kralın huzuruna çıkabilmek için.

Sabah olduğunda Raskolnikov hemen yola koyulmuş. Kralın görkemli sarayının kapısına gelmiş. Sarayın ihtişamlı kapısında iki tane muhafız duruyormuş. İçeri girmek isteyince muhafızlar Raskolnikov’u durdurmuşlar.

‘’Senin gibi pasaklı bir adamı niye içeri alalım söyle bakalım bize? ‘’demiş muhafızlar ve alay edercesine gülmüşler ona.

Raskolnikov o anda fark etmemiş dışarıdan ne kadar pasaklı gözüktüğünü. Prensesisin büyüsüne kaptırmış kendini. Allem etmiş kallem etmiş kralın huzuruna çıkmayı başarmış. Kralın huzuruna gelince kraldan da aynı sözleri işitmiş. Kral ona ne kadar harap bir durumda olduğunu ,kızının yanına yakışmayacağını söylemiş; fakat Raskolnikov bunların hiç birine kulak asmamış. Birden kapıda prenses Diana belirmiş. Prenses de  ilk bakışta şaşırmış böylesine bir insana fakat kendisine bir şans tanımak istemiş. Raskolnikov’dan hünerlerini sergilemesini istemiş.

Raskolnikov böyle bir soru karşısında ne yapacağını bilememiş. Ne bir mesleği varmış övünebileceği ne de bir yeteneği, dışarıdan ne kadar kötü göründüğünü unutup gelmiş buralara. Mahcup ve üzgün gözlerle bakmış prensesin yüzüne. Prenses ona bu şansı vermesinin  yanlışlığını düşünerek Raskolnikov’u azarlayarak saraydan dışarı attırmış.

Raskolnikov tekrar anımsamış kendinin ne kadar zavallı ve beceriksiz olduğunu, insanların ona zarar verdiğini. Diğer insanlara, özellikle mutlu bir hayatı olanlara öfkeyle yaklaşmaya, onlardan nefret etmeye başlamış. Kendinin hayatı boyunca yalnız kalması gerektiğine karar vermiş.

Haftalar geçmiş, kavimler yolları aşmış, ağaçlar meyve vermeye başlamış. Raskolnikov öfkeli ve mutsuz bir şekilde uyanmış, yiyecek bir şeyler aramış ki bulamamış. Yemek alabilmek için evden dışarı çıkmak zorunda kalmış. Dere tepe giderken bir ev gözüne çarpmış. Bu ev  güneş ışığının altında kapkaranlık, kömür gibi  parlıyormuş. Evin önünde de kocaman bir elma ağacı varmış. Daha çok yolu varmış acıkan karnına karşı, o da hem merakına yenik düşerek hem de karnının açlığıyla gidip koparmış  ağacın elmalarından bir tane. Sulu kırmızı elmayı ısırır ısırmaz gözleri kararmaya başlamış ve bayılmış olduğu yere. Gözlerini açtığında bir minderin üstünde oturuyormuş. Karşısında da kim olduğunu bilmediği yaşlı bir kadın duruyormuş. Etrafına bakınmaya başlamış her yerde garip hayvan kemikleri, tüyler, tütsüler varmış. Karşısındaki iri burunlu, siyah saçlı, pardesülü yaşlı kadın konuşmaya başlamış:

‘’Elmalar tatlıydı demi? Başka buraya uğrayan yok,  ben de böyle numaralara başvuruyorum’’ demiş çatallı sesiyle.

Raskolnikov ürkmüş ve ne yapacağını bilememiş.

‘’Ben bu şehrin ünlü cadısıyım. Hayalleri ve istekleri görür onları gerçekleştiririm. Senin de görüyorum genç adam dileklerini.’’ demiş yaşlı kadın kahkahalarla gülerek.

Raskolnikov hem korkuyor hem merak ediyormuş, dileğinin ne olabileceğini düşünmüş sıkıcı hayatına nazaran.

‘’Senin içinde hala prensese karşı hisler var ama merak etme ben senin için bunu gerçekleştirmeye hazırım.’’demiş  kara gözlerini devirerek cadı..

Raskolnikov çok şaşırmış bunu bilmesine ama prensesin hayali onu o kadar büyülemiş ki sonuçlarını düşünmeden yardım teklifini kabul etmiş cadının.

‘’Prensesin eşi olabilmen için onun istediği gibi varlıklı, mert, yakışıklı biri olmalısın. Bu yüzden bugün şehrin ünlü eğlence yerine git ,orada 3 kişiyle tanışacaksın….

1.BÖLÜMÜN SONU…

Kaynak :Bir sürü masaldan esinlenilmiş , tamamen hayal ürünüdür.

Sebile Güneş

Sebile Güneş Nisan 1977 Yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk ve Orta Öğretimini Bursa Nedim Öztan İlkokulu ve Bursa Cumhuriyet lisesinde tamamladıktan sonra , Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünü kazanarak İzmir ‘e yerleşti . Mezun olduktan sonra evlendi, Defne ve Burak adında iki çocuğu var. 2002 yılından beri özel sektörde mesleğini yapmaktadır. Kendisine, sebilegunes2007@hotmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler