Varoluş Dergisi

BİLGİYİ HAL EDİNELİM

Bilmek ve yapabilmek farklı şeylerdir. Yani akıl ile anlamak başka, tüm varlığın ile hissetmek ve hiç unutmamak başka bir şeydir. Yani bir şeyi yapabilmek için önce olmak gerekir. Bu insandaki varlığı geliştirir. Bir de dış tesirler dediğimiz çevremizde gördüğümüz şeyler (her şey) vardır. Dış tesirlerle oyalanmak sadece insanın kişiliğini geliştirir ve bu kişilik dış tesirler tarafından yönetilir ama varlığını geliştirmez. Kişilikleri gelişip varlık seviyeleri 4 yaşında durmuş olan insanlar vardır.

Varlık kişinin ben diyebileceği bölünmez bir tekliktir. Bu varlık eğer efendi olmaz ise insan bir makine gibi yaşamaya devam eder. Ne sorumluluk alabilir ne de herhangi bir şey yapabilir. Sadece öyle yaptığını zanneder.

Dış koşulların tesiri ile onlarca ben (karakter) geliştiririz. Bu ‘ben’ler dış tesirler tarafından duygu veya davranışlarımızı korumak için bizim tarafımızdan yaratılmıştır. Rahat olmadığımız ve bize tesir ettiğini düşündüğümüz her şey için bir düşünsel olarak karakter yazılımı ortaya çıkartırız. (konfor alanı) Bu karakterler tüm sistemimizi kaplar ve hatta bloke ederler ama varlığın tersi yönde, yoksa dünyevi olarak karakterli olmak herkes tarafından çok olumlu karşılanır. Ayrıca nefret eden, seven ya da arzu eden hep bu karakterlerdir varlık değil ve maalesef tüm dünya yüzeyindeki savaşları, çatışmaları kargaşaları bu sahte benler çıkartır. Çünkü onlar efendi olmak isterler ve bunun için dünya kadar karmaşa yaratırlar. Asla kontrol edilemezler ve tesadüfen hareket eder ve yaşarlar. Dediğimiz gibi dış tesirlerin kontrolündedirler.

Dış tesirler hangi yönde giderse onlarda o yönde giderler, iradeleri yoktur. Asıl efendi varlık olmalıdır; fakat insanın bunu gerçekten bilmesi ve ortaya çıkartabilmesi için dış tesirlerin etkisine girdiği zaman (ki, dış tesirler olmadan varlık ortaya çıkmaz) olanları suçlamak onlarla uğraşmak yerine kendine dönmesi gerekir.

Bu o kadar zor bir iştir ki…. İnsanın sürekli uyanık, an’da ve hatta tetikte kalması gerekir. An da kalalım her ne geliyorsa bahtımıza şeklinde değil, varlığının merkezinde durmayı gerektiren bir çabayla kendi olduğu halleri gözlemlemesi gerekir. Her çabayı dünya için yapıyormuş gibi görünse de kendi öz varlığı için yapması, ben varım, ben buradayım şeklinde telkinlerle bu sahte benlere sözünü dinletmesi gerekir. Bu çok üstün bir çaba gerektirir. Bu şekilde çaba göstermeyene bilgi ulaşmaz. Varlık ile bilgi doğru orantılıdır. Varlık arttıkça bilgi de artar. Bilgi, varlık ile çoğaldıkça anlama ve idrak kabiliyeti (farkındalık) ile kendini gösterir. Varlığı büyümemiş ama bilgi sahibi olan canlılar, ne kadar bilgi edinirlerse edinsinler bilgileri varlıklarının kullanabileceği bir besine, bir farkındalığa dönüştüremezler tersine hayatlarında yanlış yorumladıkları ya da idrak edemedikleri için sadece daha fazla kargaşa yaratan faydasız bir yük edinirler.

Ayrıca bilgiyi bilenden öğrenmek de en doğru yoldur. Yoksa karakterlerin bilgisi sadece illüzyonun bilgisidir gerçek değildir oysaki gerçekleri bilenler, bilgiyi hal edinenlerdir.

Sebile Güneş

Kaynakça:

P.D. QUSPENSKY adlı yazarın  ‘’İnsanın Gerçeği; Kendini Bilmek’’adlı kitabından esinlenilerek yazılmıştır.

Markus Spiske adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı

Sebile Güneş

Sebile Güneş Nisan 1977 Yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk ve Orta Öğretimini Bursa Nedim Öztan İlkokulu ve Bursa Cumhuriyet lisesinde tamamladıktan sonra , Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünü kazanarak İzmir ‘e yerleşti . Mezun olduktan sonra evlendi, Defne ve Burak adında iki çocuğu var. 2002 yılından beri özel sektörde mesleğini yapmaktadır. Kendisine, sebilegunes2007@hotmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler