Ruhsal tekamül?..
Egonun ya da nefsin, adına ne derseniz deyin onun, yapı taşlarını oluşturan olumlu veya olumsuz tüm yargılardan; şanslıyım, güzelim, çirkinim, becerikliyim gibi kişilik oluşturan tüm etiketlerden, kimliklerden; hırs, öfke, korku, kibir, şehvet gibi duygulardan arınarak hiçliği tatmak, Allah’ı idrak etmek, O’nda yok olmaktır.
İnsan doğduğunda tertemiz bir zihinle doğar (çakraları tamamen açık, tertemizdir). Zihninde ne kendine ne de diğerlerine karşı bir yargı, yorum yoktur, çünkü kendi ve diğerleri yoktur onun için. Her şey varoluştur. Bize göre anlamsız, ama aslında çok da anlamlı bakar dünyaya. Seni, beni ayırmaz. Bütündür her şey onun için. Bizler… İlk önce bir isim veririz ona, isim koyarak her şeyi var ettiğimiz gibi onu da böler, var ederiz. Zamanla ona dünyayı öğretmek adına her şeyin ismini öğretiriz. Bu ağaç, bu deniz, bu kuş, bu öfke, bu heyecan vs. diyerek iyice parçalarız onun bakışlarını, duygularını. Parça parça bir sürü cisim yaratırız artık onun zihninde. Sen sen, ben ben diye diye benler, senler, ötekiler gelir sırayla. Sonra sıfatları öğretiriz bir güzel. Varoluş, gerçek olarak baktığınızda olan olay aslında sadece bir oluşken, iyi, kötü, aferin iyi yaptın, yasak niye yaptın gibi yorumlar yaparız. Ayrımcılıklar da burada alevlenmeye başlar. Bir toplum bir hareketi doğru diye öğretirken, diğeri yanlış diye öğretir tertemiz zihinlere. Ayıplar günahlar yasaklar tek tek işlenir çocukken bizlere. Olan olaylara yorumlar yapılır, olayı yaşayanlara korkak, cesur, kıskanç, becerikli, iyi, kötü gibi etiketler yapıştırılır, şunu yaparsan busun, bunu yaparsan şusun’lar başlar, kişilikler çıkar bir güzel. Özene bezene yarattığımız sahte kişilikler oturur artık çocuklarda, o çocuklar bu kalıplaşmış zihinlerle büyür, bu kalıplara, kişiliğe göre düşünür, bu kalıplara, kişiliğe göre hareket eder ve zihninin efendisiyken zihninin kölesi haline gelir. Korkak kişiliği edinmişse cesurca düşünemez, hareket edemez; şanssız olduğuna inanan zihne sahip olmuşsa bu yargısını bırakıp bunun bir kalıp olduğunu fark edene kadar aynı, şanssız olarak nitelendirdiği olaylarla sürekli karşılaşarak yaşar. Bu çocuklar ergen olur, genç olur, olgunlaşır, yaşlanır. Bu süreçte kendisi gibi programlanmışları sever, onaylar, farklı yargılarla büyüyenleri eleştirir, dışlar. Bunu yapanın zihin olduğunu, gerçek kendisi olmadığını fark edene kadar devam eder durur.
Siz kendinizi yönlendiren, yargılayan, etiketleyen, iyi veya kötü değil aslında sadece düşünce olan düşünceleri aklınıza getiren zihninizi, olayları, durumları parça parça görmenize neden olan bu zihnin yarattığı sahte benliğinizi, yani nefsinizi fark etmedikçe, uyumaya devam ettikçe, bu dünya rüyası da siz uyanana kadar sürüp gider. Aynı olayların farklı versiyonları tekrar tekrar yaşanır, aynı karakterde farklı farklı kişiler karşınıza çıkar, siz de hala neden bunlar benim başıma geliyor, hep aynı şeyleri yaşıyorum, hep aynı kişilerle karşılaşıyorum der durursunuz.
Onun için uyanın!! Uyuduğunuzu fark edin… Zihninizin ötesine geçin, hakikati idrak edin.
Bunun için en başta kendinizi, herkesi, her şeyi olduğu kabul edin. Yargılamayın, yorumlamayın. Yargılayanın, yorumlayanın zihin olduğunu fark edin. Kendinizi, her şeyi sevin…
Sevgiyle kalın…
Yorum yap