Varoluş Dergisi

İNSAN HAPİSHANEDEDİR

İnsan hapishanededir” sözünü daha önce duymuş olabiliriz. İnsanın ailesinden, okuldan, toplumdan öğrenip farkında olarak ya da olmayarak kendi bünyesine katmış olduğu ve artık O’nun gerçekliği olmuş olan inançlar; kendi ile hiçbir ayrışma kalmayacak kadar özdeşleşmiş olduğu inançlar O’nun hapishanesinin en sağlam duvarlarını oluştururlar.

 

Bu cümleleri duymak kişiye bir farkındalık oluşturur. Tuğlalarını kendi elleriyle ördüğü hapishanesinin sınırlarını fark ettikçe bu durum insanı harekete geçirebilir ve özgürleşme isteğini tetikleyebilir. Kendi zihin kalıplarından, inançlarından, düşüncelerinden özgürleşmek isteyebilir ve bu isteğinde çok samimi de olabilir.  Tüm bunlara rağmen iş o inançlardan gerçekten özgürleşmeye geldiğinde, hissettiği ilk şey korku olabilir. Kendini kaybetme korkusu… O güne kadar ’Ben’ diye bildiğini, ‘Ben’ diye tanımladığını kaybetme korkusu… ‘Doğru’, ‘Yanlış’, ‘İyi’, ‘Kötü’ olarak sınıflandırdığı tüm tanımlamalarının ellerinden düşecek olması insanı korkutur.  Tutunacak hiçbir dalının kalmayacak olması insanı korkutur.

Kişi, o güne kadar ‘kendi’ olarak O’nun üzerine yapışmış olan tüm inançlarla bir hayat sürer. Ki o inançlar; hayatın içinde gerektiğinde kendisine fayda sağlamış olabilir. Bazen ise ayağına kelepçe olmuştur da rahatça bir adım atmasına bile izin vermemiştir. Belki de hapishanesinin en eski tuğlalarındandır. Her nasıl olursa olsun, insan alıştığı güvenli alanında kalmak ister. Orası tanıdıktır. Orası güvenlidir. Orası belirsizliklerle dolu bir dünyada belirlidir.

İnsan, çoğu zaman, bilindik bir cehennemi bilinmedik bir cennete tercih edendir.

İnsan, çoğu zaman, hapishane kapısının anahtarı kendi elinde olduğu halde esaret altında bir ömür sürendir.

İnsan, çoğu zaman, tutunmak isteyendir.

İnsan, bazen, cesaret edendir.

İnsan, bazen, yaşamın rotasında dümenin başına geçip özünü sonsuzluklara doğru sürendir.

İnsan, bazen merak edendir.

‘Ben’ gittiğinde geriye ne kalacaktır?

Gökçe YILMAZ

Gökçe Yılmaz

İsmim Gökçe Yılmaz. 1980 İstanbul doğumluyum. Nefes almaya başladığım andan itibaren İstanbul’da süren yaşamım 2015 yılından beri Bodrum’da devam ediyor.

Kendimi arama yolculuğum, çocukluk ve gençlik yıllarımdaki sorgulamaları saymazsak, hayatın beni içsel olarak sıkıştırması ile başladı. Okuduğum tüm kitaplar, mutlu olmak için insanın kendini değiştirmesi gerektiğini söylüyordu ama hiçbiri kendimi nasıl değiştireceğimi tam olarak söylemiyordu. Kendimi değiştirmenin ve mutluluğa ulaşmanın yöntemini ararken daha önceden de araştırdığım ve bilgi sahibi olduğum Reiki’ye uyumlanmaya karar verdim. 2015 senesinde Usui Reiki ile başlayan yolculuğum, 2017 yılından itibaren Gurdjieff’in 4.Yol Öğretisi ile devam etti. 2018 senesinde Bütünsel Yaşam Koçluğu ve 2020 yılında da EFT Eğitimi aldım. 2020 senesinin Aralık ayında Yoga, Nefes ve Meditasyon çalışmaları hayatıma eklendi. Yaşadığım içsel bir çekilim sonucunda, 2021 yılının Şubat ayında, 4.Yol Öğretisinden Tasavvuf Öğretisine geçiş yaptım.

Bugün kendimi dönüştürmeye Tasavvuf Öğretisi ile birlikte Reiki, EFT, Yoga, Nefes ve Meditasyon teknikleri ile devam ediyorum.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler