Bir şeyler oluyor ve sen orada yoksun, ne kadar acı verici, senin olmadığın bir yerde mucizevi, devasa bir şeyler oluyor ve sen buna şahitlik edemiyorsun. Halbuki bu dünyaya geliş amacın da tamamen olaylara 5 duyu ile şahitlik etmen üzerine kurulmuşken….
Yaptıklarınızın hissedilerek yapılması, tam anlamıyla orada olunması, konuşurken kendi sesinizi yine önce kendi kulaklarınızın duyması, bir ve tek olan insanın yine kendi başıyla kalması merkezde olmayı getirecektir. Merkezde olmak tatminde olmaktır elbet tabii. Tatminsizlik çağın yarattığı en büyük hastalık olmuşken, merkezlenmeyi ve an da olmayı başarabilmektir aslolan. Bu yazıyı okurken bile nefesinize dikkat edin, tekrar nefes alabileceğinize güvenerek, boynunuzu, parmaklarınıza, yüzünüzü, oturduğunuz yeri hissedin, başınızı kaldırıp etrafa sadece öylesine bir bakın.
54321 tekniği vardır bu konuda bilenler bilir, derin nefes al 5 tane obje gözünle gör, tanımla. Sonra 4 tane objeye elinle temas et, dokun 3 tane ses kulaklarında duyarak bul, 2 tane koku burnunla al, 1 tane dilindeki tadın ne olduğunu bul yada deneyimle. İşte düşüncelerinden sıyrıldın ve andasın.
Sürekli gerçekleşen bir yaratım var, bu yaratım size göre şekilleniyor ama sen o yaratımla eşzamanlı değilsin. Kolektif bir enerji dansının içerisindeyken, bu enerjilere zihninle anlam yüklemekle meşgulsün çünkü sen. Anlam belki de sadece şudur: İhtiyacınız olan bir enerji akmakta şu an, şükre geç.
Ulaşılacak bir yer de yok, bu akış sonsuz sınırsız bir okyanus gibi dün düşündüklerinizle oluşturduğunuz enerjiler geçici, hem de çok hızlı geçecek, onları o anda tutabilmeniz için onlara çok fazla enerji yüklemeniz gerekecek ayrıca nasıl demişler; “dünün rüzgarı ile bugünün çamaşırları kurutulamaz” diye aynen bu böyle olacak.
Gerçek yaşam şu anda ve şimdi de yaratılır ve üst katmanlar sizin işiniz değildir aslında, iç katmanlar sizin içinizdir. Çünkü O, sizsiniz !! dışarıdakiler değil.
İnsanın öz benliği yani hak olarak belirlenmiş özüne en yakın duran fıtratı, anne babasının fıtratından, karakter özelliklerinden bile öncedir. Dışarı ile ilgilenme konusuna misal olarak verilebilecek en iyi örneklerden birisi de, insanoğlu anne babasının huyları ile bile o kadar çok takılı kalır ve uğraşır ki, kendi benliğine giden bu yolda onlarla ilgili duygu ve düşünce oluşturup, öz benliğini perdeler, halbuki bu duygulardan arınamadan kendine yakınlaşamaz, kendini tanıyamaz, özüne yakınlaşıp eş zamanlı bir şekilde rabbi ile bir olamaz. Yüksek tatmin halinde yaşayamaz.
Tüm enerjisel akışları, onların sana zarar vermeden akıp gideceğine, gelip geçeceğine inanmak, bilmek yani yaşama güven duymak gerekir. Onlara anlamlar yükleyip, takılıp kalmak değil. Takılmak zihnin bir zevk oyunudur ayrıca, düşündükçe zevk hissiyatın artar ama sonrasında acı ile nötrlenmesi gereken bir zevktir bu. Bizler bu dünyayı ve enerjileri duyularımız ile deneyimleyebilmek ve bu deneyimi yaşayıp bitirdikten sonra insanca bırakıp bir sonraki deneyime geçebilmek için yaratıldık. Kolayca deneyimlemeyi, bırakabilmeyi, bırakamadığımız şeyleri takıntı yapmadan Allah sistemi ile bir (sadece kendi fıtratımızdayken yaşayabileceğimiz ) olmayı deneyimliyoruz. Girdiğiniz duyguların bile keyfini çıkarın derim ben, en büyük zenginlik sadece yaşamın tam içindeyken oluşabilecek bu sadece insanoğluna bahşedilmiş bu yüksek hisleri tadarak olur ancak.
Haydi hisset ve fark et, içinde kal, kalbinle ve hislerinle gözlemle….. Birle…
Sebile GÜNEŞ
Güzel, aydınlatıcı bir yazı tebrikler canım 👏