Sevgisizlik insanı ruhen öldürür..
Öz kaynağımız, membağımız, hayat ve yaşam enerjimizdir sevgi.
Kısaca sevgi biziz, biz sevgiyiz de diyebiliriz..
Sevgi enerjimiz olmadan mutlu yaşayamayız. Mutlu olmadığımız zaman da coşkusuz, huzursuz bir hayatımızın olması kaçınılmaz olur.
Bunun sonucunun ise ölüm olduğunu hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum..
Burada ki ölüm tabii ki yok oluruz anlamında değil, sadece beden ölümünün gerçekleşmesi anlamındadır. Beden ölümü de çok önemlidir. Her ne kadar bir illüzyon da olsa bu beden, hedefe ulaşma ve esas amaca kavuşma için çok önemli bir araçtır.
O halde bedenimiz ile mutlu olmalı, hasta olmamalıyız. Bilim insanlarının araştırmalarına göre insanları açlık değil sevgisizlik öldürüyor. Çoğu insan gereği kadar sevilmediğini hissettiği zaman ya ruhsal ya da bedensel rahatsızlıklara maruz kalıyor. Danışanlarımın büyük bölümü annenin, babanın ya da eşin kendilerine karşı ilgisiz ve sevgisiz olmalarından şikayet ederler..
Maalesef sevginin adı var ama kendi yok. Gerek anne-baba, gerek eş, gerekse başka insanlardan almamız gereken değeri, ilgiyi göremiyor, bu dünyada cehennemi yaşıyoruz.
‘’Cehennem insan yüreğindeki sevginin bittiği yerdir ‘’ der Hz.Mevlana..
Oysa hepimiz bu illüzyon dünyasına sevgi ile geldik, bizim hamurumuzdur sevgi, sevgi ile aşkla yoğrularak doğduk hepimiz. Gördüğümüz her şey bir aşk sonucudur. Aşkla yaratıldık sevgi ile yoğrulduk ve dokuz ayın sonunda tamamlandık. Kendimizi yine, yeniden ancak sevgi ile aşkla keşfeder özümüzdeki cevhere ulaşabiliriz.. Bu yaşadığımız, rekabetçi dünyada birbirimize ancak sevgi ile kenetlenebilirsek mutlu olur, sağlıklı oluruz.
Neden mi?
Çünkü biz adına sevgi dediğimiz şeyi alınıp satılan bir eşya gibi algılıyor ve ona öyle muamele ediyoruz. Bu çarpık, materyal dünya aleminde bizler de her şeyi çarpıtıyor sonucunda da beyhude bir ömür boşa yaşayarak ölüp gidiyoruz. Zihin bizleri öylesine avucunun içine almış ki, bilmeden kendimizi artık zihin zannediyor ve o, olarak yaşıyoruz.
Ne mi yapmalıyız?
ilk önce çocuklarımızı mahrum etmeyelim lütfen, muhabbetimizi, sevgimizi esirgemeyelim onlardan. Kendi ebeveynlerimizi de suçlamayalım ama bizler onlar gibi olmayalım. Onlar da kendi ebeveynlerinden öyle öğrenmişler deyip affedelim onları. Araştırmalara göre, çocuk daha ana rahminde üç aylıkken, sevilip sevilmediğini, istenip, istenmediğini anlıyor. Hamileyken başlayın onu sevmeye, dört gözle onu beklediğinizi hissetsin. Sevgi en büyük rahmettir unutmayın..
Ve acilen kendimize dönmeli ve kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeli, sevmeliyiz. Bu sevgiyi öyle içten hissetmeliyiz ki, ruhumuza yansısın ve bize geri dönsün. Unutmayın ki, kendimizi sevmeden, kendimizi olduğumuz gibi kabullenmeden başkalarını da sevemez, kabul edemeyiz. Eğer biz gerçekten kendimizi kabul eder seversek, işte o zaman ancak başkaları tarafından da kabul görür ve seviliriz..
Öncelikle bir aynanın karşısına geçin, göz bebeklerinizin içine bakarak,
Şu olumlamaları söyleyin..
(İsminizi söyleyerek) Seni seviyorum.
(İsminizi söyleyerek) Seni olduğun gibi kabul ediyorum.
(İsminizi söyleyerek) Seni olduğun gibi onaylıyorum.
Şu an ve şimdi değişime hazırım..
Zihin bize hem pozitif hem de negatif yaklaşır unutmayın. Kendinizi geçmişte yaşadığınız her şeyinizle kabul ederseniz, eskiden yaptığınız tüm yanlışlar da tamamlanır huzur bulursunuz..
‘Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz’ Yunus Emre
Sevginin bir başka adı da muhabbettir. Muhabbetle kalın!
Yorum yap