Varoluş Dergisi

KARNAVAL II

Bugün yine bir karnavalın içindeyim; ama bunu benim seçmiş olduğumu bilmek, tüm bu insanlarla bir sözleşme yaparak burada buluştuğumu bilmek beni mutlu ediyor. Öyle ya… Öğreneceğim şeyler var hala. Yoksa ne işim vardı burada? Elbet, tüm bunlar bittiğinde kendiliğinden bir ayrılış  olur ve her birimiz başka başka karnavallara doğru yol alırız. O güne dek hepinize :

Merhaba!

“No!” nidasıyla, kendini sevdirmeye çalışan kediyi “zınk” diye durdurmayı başaran kadın… Beni de “zınk” diye daldığım rüyadan uyandırdın. -Ara sıra dalıyorum ben de böyle.- “Bu, içeri girmeyecek!” diye parmak sallayışından ve “Eskiden buralar hep benimdi.” edasıyla yürüyüp gidişinden anlıyorum ki ders başlamış. Niyeyse sevgili Cemal Süreya’ nın şu mısrası geliyor hatırıma:

“Bir şeyin provası yapılıyor sanki.”

 

Gülümsüyorum.

Perde açılmış. Sahne 1

*

Gün içinde defalarca sahne değişiyor. Perdeler açılıp kapanıyor.

“Çok reklam, az iş” rolünde olanlar…

Herkesle her zaman uyum içinde yaşayanlar…

Hiç kimseyle hiçbir zaman geçinmeye gönlü olmayanlar…

Hümanistler…

“Ben yaptım, oldu.”cular…

Elini taşın altına koyanlar…

Lafla peynir gemisi yürütenler…

Hepinize günaydın!

 

Perde arası veriliyor.

“Zeka egoya, akıl vicdana hizmet eder.” diyor çok sevdiğim bir hocam. Bunu görüyorum. Anlıyorum. Seviniyorum. “Peki, ben ne yapmalıyım?” diye soruyorum. “Ben hangi sahnede, hangi rolü oynamalıyım?” “Benliklerini bul.” diyor bana. “Onları tek tek yakala. Hangisi gerçek sensin? Onu ara. Sonsuz zamanın var. Kendini aradığın yüzyıllık bir yolculuktan geliyorsun zaten.”

Gözüyle sahneyi işaret ediyor. “Sakın ola kimseyi eleştirme.” diyor sessizce. Yüzünde bir dalgalanma oluyor. Şüpheleniyor benden sanırım. Haklı tabi. Bu duyularla bir bedene hapsolmuş olmaya atıyorum suçu hemen. Çıkıveriyorum işin içinden kendimce.

Perde  açılmadan ayrılıyorum oradan. Bugünlük bu kadar olsun, diyorum. Durup bir nefes alıyorum. Başımı gökyüzüne kaldırıyorum. Bir grup beyaz kuş uçuyor. Bunu seviyorum. “Yaşadığın hayat çok değerli.” diyor hocam. “ Sakın heba etme.” “Etmem.” diyorum. Bu sefer benden şüphelenmiyor. Tekrar gökyüzüne bakıyorum. Beyaz kuşlar artık görünmüyor. Uzaklardan bir köpek  “Vov!” diyor. İçimde bir umut, bir özlem, bir genişleme duygusu… Dilimde Cemal Süreya…Yürüyorum.

“Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde

Bir yanlışı düzeltircesine açmış.”

 

Sevgiyle.

Sema KUŞCU

 

Sema Kuşcu

Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı mezunuyum.
Doğada hayvanlarla birlikte olmaktan, doğada yürüyüş yapmaktan çok keyif alırım. İsmail Bülbül hocamın Reiki 3A öğrencisi olarak bu güzel yolculuğa devam etmekteyim.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler