Bu zamana kadar her birimiz birçok film seyrettik, kitap okuduk. Kahramanların yaşadıklarını gıptayla izledik. Hatta bazen kendimizi onların yerine koyup onun yerinde ben olsaydım, bunu da yapardım demedik mi?
Biraz hatırlamakta fayda var. Peki neydi bu kahramanların yolculuğu?
Genel olarak kitap ve filmlerde belli bir anlatım sırası vardır. Kahraman sıradan hayatında yaşayıp giderken, bir maceraya davet alır. Aslında bu maceraya katılmak hiç istemez ilk başlarda ve hatta reddeder. Ama sonra bir akıl hocası ile tanışarak kaderine daha fazla karşı koyamayacağını anlar ve kendisini maceranın içinde bulur.
Artık eşiği geçmiştir ve bir yolculuğa çıkmıştır. Eşiği geçtikten sonra karşısına birçok sınav çıkacaktır ancak bu sınavlarda ona yardımcı olacak dostlar da edinir, düşmanlar da. Çok geçmeden bir hazırlık evresine girer. En çok uzak durduğu korkusuyla yüzleşmesi ve onu alt etmesi gerekir. En büyük korku aslında ölüm korkusudur. Bu korku farklı birçok sembolle anlatılsa da bu korkusuyla yüzleşmesi ve onu yenmesi gerekecektir.
Sonunda ödülü büyük olacaktır. Korkusuyla yüzleşip ve onu yenip, kahraman ödülünü de alarak dönüş yoluna geçer. Ama aslında o eskisi gibi değildir. Başka biri olmuştur. Birçok farkındalık yaşamıştır, değişmiştir. Ruhani bir yolculuk başlar bundan sonra. Bu başlı başına yeniden doğuştur.
Ve nihayetinde edindiği bilgelikle, ödülünü de alarak tekrar yaşadığı yere döner. Oradaki insanları da ışığı ile aydınlatır.
Sizleri bir kaç düşünme sorusuyla baş başa bırakmak isterim;
Aslında hepimiz kendi hayatımızın kahramanı değil miyiz?
Kaç kere maceraya davet aldınız?
Kaçına katıldınız? Kaçını reddettiniz?
Peki siz şu an yolculuğunuzun hangi safhasındasınız?
Bu safhada nelere ihtiyacınız var?
Sevgi ve esenle kalın.
Yorum yap