Türkiye gündemine bomba gibi düşen Emine Bulut cinayetinden sonra, ülkenin birçok yerinde imza kampanyaları başlatıldı, yürüyüşler, protestolar düzenlendi, sosyal medya üzerinden olayı eleştiren, kınayan birçok paylaşımlar yapıldı. Hepimiz bu toplumun nasıl bu hale geldiğini, nasıl bu kadar insanlıktan çıktığımızı sorgulayıp, gidişatın ne olacağını konusunda endişelerimizi yoğun bir şekilde yaşadık.
Kimsenin kimseye güvenmediği, komşuya, akrabaya hatta aile bireylerine bile şüphe ile bakıldığı, kendi gölgemizden bile korktuğumuz bir toplum olduk. Toplumsal ruh sağlığımız, ahlaki değerlerimiz, dini ve vicdani duygularımız nasıl bu kadar bozuldu, köreldi, hatta tükendi?
Boşandığı eşinin, çocuğunun önünde boğazını kesmek nasıl bir vahşettir? Bu vahşete tanıklık edenlerin, yardım etmek yerine videoya almaları nasıl bir rezilliktir? Bu görüntüleri paylaşarak normalleştirecek kadar sosyal medyanın esiri mi olduk biz?
Yolda adres soran yaşlı kadını ıssız bir yere götürüp tecavüz eden torunu yaşındaki genç bizim içimizden nasıl çıktı?
İnternet kurmak için evine gittiği genç kadına tecavüz ve işkence edip öldürme cesaretini o teknik elemana biz mi verdik?
Tek suçu minibüste son yolcu olması olan Özgecan‘a saldıran, bıçaklayan, cesedini yakan 3 mahluğu, bizim tarih yazan Türk analarımız mı doğurdu?
Kız arkadaşını hunharca öldüren, parçalara ayıran, değersiz bir çöp gibi çöp konteynerine atan kişiyle aynı havayı soluyup, aynı ülkede yaşamış olmak bile korkutucu.
Ecrin bebek gibi minicik bedenlere bile şehvet duyabilen yaratıklar ile aynı kültürün, aynı dinin, aynı toplumun parçası olmak kendi adıma utanç verici.
Kadına şiddet konusuna yargısal baktığımız zaman da utanç veren, kabul görmez iyi hal indirimlerini görüyoruz;
Tecavüz edilen kadının bakire olmaması bile bir indirim nedeni!
Ya da tecavüz edilen kadını tanıyor olmak, tanımadığı birine tecavüzden daha az ceza hak etmeyi gerektiriyor!
Evlilik Kurumu altında gerçekleşen tecavüz olayı ise yasal tecavüz olarak bile sayılmıyor.
Mahkeme salonunda, psikopat, ruh hastası bir adam kravat takıp, sessiz sakin oturursa “Saygın tutum” indirimi alıyor.
“Zihinsel engelli birine tecavüz de, psikolojik olarak zarar görmediği, ruh sağlığının bozulmadığı” indirimi sanırım en acı olanlardan.
Bu konularda karar mercilerini suçluyoruz, peki tecavüz mağduru birçok kadının susmak zorunda kalması, bu olayı kendi suçluymuş gibi herkesten gizlemesi, toplumdan dışlanma korkusu, hepimizin utanması gereken bir durum değil midir?
Kadınları cinsel obje olarak görmekten ve göstermekten ne zaman vazgeçeceğiz?
Kadın mini etek, kısa şort giymişse, gecenin bir saati dışarıya yalnız çıkmışsa, davetkar davranmıştır algısını ne zaman sileceğiz?
Tecavüzü hak etmesi için, iki memesi bir vajinası olmasını, kadın olmasını yeterli gören bir takım zihniyetleri aramızda barındırdığımız sürece bu toplumda kadına, çocuğa, hayvana can güvenliği sağlanamayacak, huzur ve güven içinde özgürce yaşama hakları ellerinden alınmış olunacaktır.
Bir tarafta kendisine sığınan kadını koruyamayan, tecavüz sonucu hamile kalınması durumunda kürtajı değil doğurmayı teşvik eden, doğacak çocuğun devlet güvencesine alınacağı garantisi veren bir devlet; artan işsizlikten çalışmak, üretmek isteyen kadınları sorumlu tutan bir yönetim; bir tarafta yasal boşluklarla, yetersiz cezalarla dolu bir hukuk sistemi; bir tarafta olaylar karşısında birkaç gün sesi kısılana kadar bağırıp tepki gösteren ama olayları yaşananları çok çabuk unutup, gündemin yeni haberlerine dalan ve sadece göstermelik olarak, bir süreliğine mağdurun yanında olan bir toplum! Ve bu şeytan üçgeninde kaybolup giden yitik hayatlar.
Kökten değişmesi gerekiyor devlet anlayışının, yasaların ve toplumsal algıların.
Önce Kadın nedir, kimdir? kavramını düzelterek işe başlayabiliriz.
Kadın çiçektir, böcektir, narin bir kuştur, zarif bir kelebektir diyerek şirin görünmeye çalışan, kadınsever imajı verenler! Kadın kadındır! Çiçek, böcek, kuş, kelebek falan değildir! Kadın insandır, anadır, bacıdır, bu toplumun temel taşıdır.
Saçı uzun, aklı kısa değildir.
Ne kuyruk sallayan dişi köpektir ne de birilerinin elinin kiri!
Kimsenin namusu değildir, namusuna da bekçi gerekli değildir. Konu namus olduğunda, konunun gizli öznesi, tek muhattabı değildir.
Hele eksik etek hiç değildir.
İş aradığı, kendine ailesine topluma katkı sağlayıp, düşünen üreten birey olduğu için işsizliğin artışına sebep de değildir.
Mal gibi alıp satılamaz, berdel edilemez, 9 yaşında evlendirilemez, tecavüzcüsüne çocuk doğurmak zorunda bırakılamaz.
Otobüslerde, metrolarda birilerinin kirli ellerini dokunabileceği, değersiz bedenleri yoktur.
Kimsenin eve kapatacağı, kalın perdeler arkasına gizleyeceği, sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceği tapulu malı değildir.
Kadın değerlidir, kıymetlidir, bireydir.
Bir paylaşımda, kadınlar aşktan meşkten vazgeçti, kendisini dövmeyen, sövmeyen, öldürmeyen adamlar olun yeter” diyordu, kanım dondu. Biz Kadınlar kendimizin bu kadar değersizleştirmeyelim lütfen. Biz kendimize değer vermezsek, kendimizin diğerinin farkında olmazsak, erkeklerden ve toplumdan beklentilerimizi bu kadar aza indirirsek vay halimize! Bir arpa boyu yol gidemeyiz 100 yıl daha geçse.
Lütfen kızlarımıza çok değerli olduklarını, mutlu olmadıkları yerde kalmaları gerekmediğini, ayaklarının üzerinde duran, özgür bireyler olmak zorunda olduklarını öğretelim, ve oğullarımıza, kadınların onların emir ve isteklerinizi yerine getirmek için yaratılmış ikinci sınıf varlıklar olmadıklarını öğretelim. Bu toplumu, bu düzeni sanırım yine sadece anneler değiştirebilirler.
Kadınları yine biz kadınlar kurtarabiliriz..
Hayatta kalın, sevgiyle kalın.
Yorum yap