Yıl iki bin bilmem kaç hatta biraz daha inandırıcı olsun diye üç bin bilmem kaç diyelim. Artık teknolojide o kadar ilerlemişiz ki her şey tek bir düğme olmuş. Moda da değişmiş tabi. Artık her sektörde olduğu gibi moda tasarımında da çağ atlanmış, tekstil sektöründe iplik, kumaş, dikim işi kalmamış “tek tık’la giyinme” işine geçilmiş. Siz de modaya uymuşsunuz ve düğmeye başınca sizi çevreleyen bir ışık demeti ile giyinmeye başlamışsınız. Çeşit çeşit, kolayca giyinebileceğiniz bir sürü elbise üretebiliyorsunuz saniyeler içinde. Şimdi hayal gücünüzü kullanın, bir düşünün, tarzınıza göre, giyinmek istediğiniz elbiseyi tasarlayın. Ama sadece ışıktan, düğmeye basınca oluşuyor, aynı kumaştan dikilmiş gibi de sizi kaplıyor, kapatıyor ama dokununca yok. Nasıl bir duygu, kendinizi öyle bir hayal edin. Aslında giyiniksiniz ama üstünüzde bir şey yok, boşluk sadece.. Aynı zamanda da karşıdan bakınca kumaştan dikilmişten farksız, aynı onun gibi var. Elbisenin içindeki kişi elbisenin yokluğunu algılarken, elbiseye dışarıdan bakan kişi de varlığını görüyor… Peki elbise var mı? Birisi var diyor, diğeri yok. Peki kim haklı? İçeriden bakan mı, dışarıdan bakan mı? Elbise ışıktan olduğundan dıştan görene göre var, giyinerek o duyguyu yaşayana\algılayana göre yok… Elbiseyi giyinmiş olan siz olsanız, nasıl bir duygu hissederdiniz? Hem dolusunuz hem de boş…
Peki biraz düşünelim, felsefe yapalım? Kendi varlığımız da böyle gibi değil mi? Bilim bile hala tartışıyor? Var mıyız, yok muyuz? Newton fiziğine göre varız, kuantum fiziğine göre yokuz. Peki “ya varız, ya yokuz” demek zorunda mıyız? Işıktan elbise örneğindeki gibi, baktığın yere göre hem var hem yok olamaz mıyız?
Kendimizi bu bedenlerimiz sanma algımız da bunun gibi aslında. Günümüzde çoğu kimse tefekkür etmediğinden, kendini, yaşamı sorgulamadığından, sorgulamayı, düşünmeyi aklından bile geçiremediğinden, kendini bu bedenin yarattığı ben sanmakta, bu şekilde yaşamaktadır. (huzursuz bir şekilde). Sadece dışarıdan kendine baktığı için, sadece var olduğunu görmekte, içten bakamadığından aslında yok olduğunu görememekte, merkezden ve bütünden bakamadığından gerçek olduğunu bilememektedir. Bunları idrak etmiş, hakikati, hiçliğini fark ederek gerçek varlığı\nı keşfetmiş kişilerin görüşlerini de bir an bile düşünmeden reddetmekte, hatta dalga geçerek bu kişilere kafayı yemiş muamelesi yapmaktadır. 🙂 İnanmasalar da, keşke biraz üzerinde düşünseler…
Yazıyı; elbiseden varlık sorgulamasına bağlamak biraz kafanızı karıştırdı değil mi? Ne güzel…
Dış dünyaya bu kadar kaptırdığımızdan içeriden bakmayı unuttuğumuz şu zamanlarda, içimize, esas varlığımıza dönüp, biraz hayatı, yaşamı, iç-dış kavramlarını, hakikati düşünme vakti gelmiştir belki de?
Yorum yap