Gökyüzünü inceleyenler yıllar öncesinden, içinden geçmekte olduğumuz dönemin ne kadar zorlu olabileceğini ön görüp çeşitli uyarılar yapmıştı fakat; başa gelmeden anlaşılmıyor bazı şeyler.. Özellikle de toplumumuzda örneğine çok az rastlanır bir ‘bir şey olmaz yaa’cılık vardır. İskelede çalışır kendini emniyete almaz, arabada kemer takmaz, ekonomi kötüye gider. ‘Bize bir şey olmaz’, milli servet satılır, zaten kar etmiyordur. Eğitim çöker yenisi gelir, dünya batsa yeşil ördek yüzer, hava hoştur gerisi boştur, bu da gelir bu da geçer.. Geçer tabi ama ne izler bırakır? Geçip gittiği yer neresidir? Nereye götürür? O kısım düşünülmez. Halbuki, biraz dikkate alsak her şeyin insan için olduğunu hatırlayıp bizim de yaşayabileceğimiz gerçeğini kabullensek ve önlem alsak, neler değişecek kim bilir.. Bazen düşünüyor insan.. O büyük savaşlardan çıkıp, elinde avucunda hiçbir şeyi olmadan nasıl bu günlere geldi atalarımız. Ne bedeller ödediler de biz yıllarca kaymağını yedik. Sanki her şeye rağmen o zamanlar daha bir huzur vardı. Her şeyin bir değeri vardı; insanın, doğanın, hayvanın, eşyanın… Geçmişini bilmeyenin geleceği de olmaz derler. Tarihimizi ne kadar iyi öğrendik? Yapılan yanlışları tekrarlamamak için neler yaptık ya da yapmadık? Atalarımızın zamanında kullandığı hangi erdemlerimizi hatırlayarak yeniden önümüze çıkan zor durumları aşarız? Popüler kültür gelip yerleşmeden önce atalarımız ne yapmış hatırlar mısın?
- Ayağını yorganına göre uzatmış, gereksiz harcama -israf- yapmamış,
• Komşusunu gözetmiş, ne pişirdiyse paylaşmış,
• Güler yüzlüymüş. Biriyle göz göze geldiğinde selam verirmiş,
• İnancı varmış. Sadece kendi için değil, başkaları için de dua edermiş,
• Çok çalışırmış. Çoluk çocuk, genç yaşlı elinden ne gelse yaparmış,
• Doğruymuş, dürüstmüş. Kul hakkı yemekten korkarmış,
• Sözünün eriymiş. Her gün ayrı konuşmazmış,
• Küçük mutlulukları varmış. Sadece para ya da satın alabilecekleriyle uğraşmazmış,
• Küçük ile küçük, büyük ile büyük olurmuş,
• Ayırmazmış insanları, şundan bundan diye, özünde bir olduklarını bilirmiş, severmiş,
• Vatana millete sevgisi saygısı varmış, canını vermeye hazırmış ama öncelikli hedefi yaşamak, toplumu da kalkındırmakmış,
• Akıllıymış, serin kanlıymış, nerede ne konuşacağını bilirmiş,
• Ekermiş, biçermiş, kendi ürünlerinden yer yedirirmiş,
• Doğayla ve hayvanlarla dostmuş. Elleriyle beslermiş,
• Yardıma muhtaç görse kol kanat gerermiş,
• Parası olana değil, insan olana prim verirmiş..
Özetle, tüketim değil üretim peşindeymiş. Biriktirdiği para değil, vefaymış. Mutluluğu içinden, bereketi sevgiden-saygıdan gelirmiş. Şimdi bize biraz masal gibi geliyor, hatta gerçek dışı.. O kadar alıştırıldık ki erdemli olmanın aptallık olduğuna, bunları alışkanlık edinirsek ezileceğimizden korktuk fakat; şimdi korkunun ecele faydası olmadığını da göreceğiz. Tek başına var olmanın bir işe yaramadığını da. Ülkesi iyi durumda olan insan, yurt dışına çıktığında da başı dik dolaşıyor. Memleket zor durumdayken sen istersen dünyalara sahip ol, ne kaçıp gittiğin yerde saygı görürsün, ne de döndüğünde yüzüne bakacak biri kalır dönmeni bekleyen.. Öyleyse zaman kendini kurtarma zamanı değil, birlik olma zamanıdır. Her şerde bir hayır vardır derler, belki bu da erdemlerimizi hatırlamaya vesile olur da, biz de çocuklarımıza güzel bir gelecek sunarız.
Yorum yap