3 bölümlük Büyümek Serisi’nin 2. bölümü geçiş/geçit aşamalarını bu bölümde ele alacağız. Bir önceki seride, insanın büyüme ve gelişmesini ruh-zihin-beden üçleminde incelemiştik.
Fiziksel, ruhsal ve zihinsel olarak ilerlerken, bu ilerlemelerin her birinde kendimizde bulunan bir kalıbı aşmak için özsel bir sınava tabi tutuluruz. Bu sınav kendimizden kendimizedir. Bazen bir gün, bazen yıllar alabilir.
Sınavların kendi içinde sözlüleri, quizleri ve tekrar yapmak için ödevleri vardır. Hepsi bizim en özgün halimize kavuşmamız için vardırlar. Her sınav arasında bir geçiş süresi vardır. Geçişlere geçitlerde diyebiliriz.
Geçitler bazen sapa yollardan ve uçurum kenarlarından oluşabilir. Olgunlaşma seviyesi arttıkça, geçitlerin darlığı ve uçurum kenarlı sınavların sayısı artabilir. Sınav sonuçları geldiğinde kişi yaşadığı tüm olayların ve zorlukların mükafatını yaşadığı sınavın çeşidine göre alacaktır.
Bedenli olarak yaşadığımız bu dünyada maddi ve manevi olarak sınanırız ve gelişiriz. Yaşadığımız her olay bizden bir şey eksiltmez. Aksine bunları yaşam eğitimimizin bir parçası olarak görürsek yaşadıklarımızı daha hızlı sindiririz.
Madde ve mana bir terazinin iki kefesidir. Yaşam yolculuğunda kefeler kimi zaman bozulacak ve dengeler değişecektir. Madde ve mana terazisinin kefeleri hassas bir şekilde işler. Kafa kafaya dengeye gelme olasılığı her zaman yoktur fakat; kişi özsel sınavlarını verdikçe, uzun ömürlü bir denge süreci başlamış olur.
İnsan hayatı boyunca belki yüzlerce geçitten geçer. Bu geçitlerden bazıları çok büyük kadersel dönemeçlerdir. (Evllilik, çocuk sahibi olma, piyango vurma, gerçek sevgiyi keşfetme vb.)
Bu aşamalarda terazinin dengeleri sürekli inip çıkabilir; fakat en büyük denge noktaları da bu dönemeçler sonunda gerçekleşir.
Bazen de damla damla zamanla dolan bardak misali, o büyük dönemeç son bir su damlası ile gerçekleşecektir. Bu durumda, o son su damlasına hürmet edip orada takılı kalmamız uygun olmaz. Bir bütün olarak tüm su damlalarına hürmet edip daha da ötesinde, o suyun kaynağına kendimizi adadığımızda hayat amacımızda kendini gösterecektir ve gözlemcilik hali aktifleşmeye başlayacaktır.
O gözlemcilik anında, aslında var olduğunu sandığımız o teraziyi, kefelerini ve tüm alemlerin bir kavram olarak öteki değil kendimiz olduğunu anlarız. Evet, terazi de biziz, mana da biziz, madde de biziz..
Gözün görmediğinin ötesini gönül görür gibi bir söz ederler ya, göz madde, gönül mana.. ikisinin de yaptığı işlem görmek, yani gözlem.. Diyebiliriz ki, göz ve gönül terazinin iki kefesi.. Onların ötesi biziz.
Yaşandığı ve görüldüğü üzere, hayat planı aşamalar, geçitler, sınavlar ve yollarla dolu. Bu kadar şey yaşanırken, ruhun, zihnin ve bedenin bunlara ayak uydurması için kabullenme elzem bir hal alıyor. Her yaşadığımız sınavda ilk sınavımızmış gibi davranırsak, gerçekten hayat okulunda çokça ikmale kalırız.
Kabullenme hem geçişleri kolaylaştırıyor, hem de bakış açımızı içimize yöneltmemiz için bize anlayış, sevgi, şefkat kazandırıyor.
Her yeni an, kabullenme ve gözlem yapmak için birer fırsat. Zaman sürekli hareket halinde olduğu için iyi-kötü, pozitif-negatif gibi kavramlarda o anın parametrelerine göre değişiklik gösteriyor.
Yeni yıla girdiğimiz bu zamanlarda hepimize kabullenme ve değişim geçişlerinde kolaylıklar dilerim. Çok sevip, çok sevildiğimiz bir yıl olsun.
Yorum yap