Varoluş Dergisi

ERİL/DİŞİL – YİN/YANG

Güneş ile Ay… Gündüz ile Gece… Ateş ile Su… Evrenimiz, bir dualite içerisinde dişil ve eril enerji taşır. Bu durum kadın ve erkek anlamının ötesindedir. Bedenimiz tüm evrenin yansıması olduğuna göre hepimiz hem eril hem dişil enerjileri taşırız

Eril enerji: Doğrusal mantıklı zihin, dışa dönüklük, kararlılık, iş bitiricilik, dürtüsellik, yöneticilik, aktif olma, odaklanabilme… Kontrolcü, savaşçı, başlatıcıdır. Nettir, verici, sonuç odaklıdır. Sol beyin (bedenin sağ kısmı), tohum, hava, aydınlık, güneş, ateş, beyaz, sıcak…  Aşırılığı ile hırs, bencillik, agresiflik ve kaos…

Dişil enerji ise: İçe dönük, sezgisel, hassas, yaratıcı ilhamı olan, bilge, uyumlu, olaylara geniş açıdan ayrıntılı bakan, aynı anda birkaç duruma akabilendir, alıcıdır, sağ beyindir. (bedenin sol kısmı) Doğada toprak, su, ay, deniz, karanlık, siyah da dişildir. Kolay inanan, edilgen, durağan, izleyen, huzur veren… Dişilin özü akışta olmak ve ışık saçmaktır. Aşırılığında kendine güvensiz, hayır diyemeyen, hayallerde yaşayıp motive olamayan…

Dualizm’e göre her şey karşıtı ile vardır. Bir yanda karşıtlık varken, bir yandan da karşı kutupların çekim gücü ile bütünleşme gerçekleşir. Varoluş dengesi bu şekilde vücut bulur. Bizim içinde her iki enerji gereklidir. Örneğin; bir ev yapmayı dişil enerjimiz ile hayal ederken, planlama ve başlama için eril enerjimiz bizi destekler.

Bazı bilimsel çalışmalarda bu bilgileri doğrulamaktadır. Örneğin; “Araştırmacı Verma bir çalışmada; kadınlardaki sinirlerin, ‘mantıksal düşünce’ alanı olarak bilinen beynin sol tarafı ile ‘önsezi’ alanı olarak bilinen sağ tarafı arasında dizilmiş olmasının, ‘kadınların sezilerinin’ neden erkeklerden daha güçlü olduğunu açıkladığını belirtti.” (*1)

Yukarıda da bahsettiğim gibi kadınlarda sadece dişil enerji, erkeklerde sadece eril enerji yoktur. Her atomda farklı miktarda pozitif ve negatif yük olmasına rağmen kendi içinde bir denge olması misaldir. Evrendeki dişil ve eril dengesinin önemli olması gibi bizlerin kendi içimizdeki dengede önemlidir. Psikiyatr G.C.Jung’a göre de; “Erkeklerin kolektif bilinçaltındaki dişil yanı (Anima) kadınların kolektif bilinçaltındaki eril yanı (Animus) bilinçli yaşam ve bilinçaltı arasındaki ilişkiyi sağlamaktadır.” (*2)  Bu şu anlama gelmektedir; kadınların içindeki eril/ dişil enerji dengesi, kadının bilinçli yaşamdaki seçimlerini ve yaşamını belirleyecektir. Bu durum erkekler için de geçerlidir.

Ancak bireysel olarak insanlarda, birçok sebepten dolayı bu dengenin bozulması söz konusudur. Bilim insanlarına göre, yaşadığımız deneyimler, ebeveynlerin tutumu ve atalarımızdan bilinçaltına aktarılan bilgiler ile bu denge bozulabilir. En basit olarak; kadınlar ekonomik ve sosyal alanda kendini var etmeye çalışırken dişil özünü baskıladı. Erkekler özgürlüklerinin kısıtlanması korkusuyla öfkesine ve tutkusuna sahip çıkamayan kimlik bölünmesi yaşadı. Bu ve benzeri durumlar nesillerce aktarıldı.

Aslında ebeveynlerimizden ne alamadıysak ne eksik kaldıysa onu karşı cinste aradık ve çekim yasasıyla hayatımıza çektik. Sevgisizlik, değersizlik, ilgisizlik duyguları çocukluğumuzdan zihnimize kazınmışken romantik sanrılar ile ailemizdeki olumsuz ilişkileri devam ettirdik. Bu durum daha çok kadınlarda görülürken, erkekler, bilinçdışı seçimlerle ideal eş için; annesinin rolünü aramıştır. (Anne koruması, kadının içgüdüsel sahipleniciliği, kadına otorite kurma fırsatı)

Ancak bu durum bir süre sonra patlama noktasına gelir.  Çünkü eril ve dişil arayış dengesi bozulmuştur. Kadının eril enerjisi artınca aynı kutuplar birbirini itmeye başlamıştır.  Sevgi ile başlayan aşk bilinçaltındaki yersizlik ve değersizlik duygusu ile baş edemeyip çıkış yolu arayacaktır.  Bu belki bir bağımlılık geliştirme, belki başka ilişki arayışı şeklinde olabilecektir. Bu durum öz benliğe ait olmayıp ilkel içgüdüsel arzularının kaçış yoludur sadece… Yani içimizdeki ve eşimizdeki eril/dişil enerji dengesi sağlanmamışsa ilişkilerde sorun yaşarız.

Evrendeki çekim yasasına dönersek, zıt kutupların birbirini çekmesi gibi; aşırı eril enerji, aşırı dişil enerjiyi çekecektir. Ancak aşırı dişi derken fazlaca süslü, makyaj yapan seksi kadından bahsedilmemektedir. Bedensel güzellik zihinsel bakıştır. Dişilin sevgi saçan, alıcı, huzurlu çekiciliğidir bahsi olan. Ya da eril enerjideki güven veren, kollayan, başlatan enerjilerdir. Sizin iç dinamiğinizde ne eksikse tamamlayandır aslında. Bu tamamlanma bazen olumlu bazen de olumsuz olabilir.

Eril enerjisi yüksek bir kadın, dişil enerjisi yüksek bir erkek birbirini çekecektir. Bu sıra dışı görünebilir ama benzer birçok ilişki mevcuttur. Önemli olan tarafların bunu fark edip dengelerini sevgi ile kurabilmeleridir.

İçimizdeki içsel bölünmenin farkında olup, açıklıkla, sevgiyle iyileştirdiğimizde, eril/dişil enerjimizin aydınlık ve karanlık yanlarını bir bütün olarak kabul ettiğimizde; bedenimiz, zihnimiz ve ruhumuz bütünleşecek, denge kurulup dönüşüm başlayacaktır. Kadınlar ve erkekler kendi özlerini bulacaktır. Böylece özgürlüğü ve mutluluğu başka yerde aramayacaklardır.

“Gerçek sevginin anahtarı güvendir. Bu şekilde erkekler özgür olup, kadınlar sevgi ile parıldayabilir.” (*3) Dişil ve eril kutuplar yarış içinde değil akış içinde olacak, varoluş sevgi enerjisi ile dengelenecektir.

Yasemin KAYA

Kaynakça:

1) Pennsylvania Üniversitesi Psikoloji Profesörü Ragini Verma çalışma notları

2) Carl Gustav Jung/ Feminen/ Maskülen

3) Yakın İlişki David Deida

1 yorum

Nagihan Barbaros için bir cevap yazın Cevabı iptal et

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler