ANDA OLMAK YA DA OLMAMAK
- AHU BİRLİK
- 1 Mar
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Mar

Tüm çalışma, öğreti ve disiplinlerin nihai noktası, aydınlanmanın, şifanın beşiği; hani bunu alanın başka şey almasına gerek kalmadı denir ya, işte o. Bir anda oluyor ama oraya gelene kadar çok yol, zaman demek... Nedir o? Anda olmak... Dilimize pelesenk oluşu biraz can sıksa da fizik beden, zihin, duygu ve ruh bedenlerimiz, enerji merkezlerimiz, yaşamla kurduğumuz tüm ilişki ve dinamikler için dönüştürücü hap reçete: Anda kalmak.... Anda değil miyiz peki, o zaman neredeyiz, nasılız?
Hayır değiliz, biz zihindeyiz; yani geçmiş gelecek, tasarılar, düşünceler, duygular savrulmalar ve bu böyle sürüp gidiyor, günün yüzde 99’unda anda değiliz, kendimizi bilinçli olarak fark edip ana getirmek pratiklerimizde sürekli olmayınca hasbel kader andayız. Bu şu demek; kendimizde değiliz, evet bunlar da bir parçamız, ama kendini bil dedikleri, teslimiyet, farkındalık, akış dedikleri anla, özle doğrudan bağlantılı. Zihin ve an beraber var olamıyor bunu anlamamız çok önemli. Zihin gereksiz değil, fakat işlevsel bir makine, oysa biz makinenin bizi yönettiği ve tamamen özdeşleştiğimiz bir frekansta yaşıyor, kapana kısılıyor küçülüyoruz genellikle, hatta anda kalma çalışmalarımız bile zihnin elinde başka bir araç olabiliyor.
Bu yüzden yürürken o binaya bakıyor ama görmüyoruz, şemşiyeyi nereye koyduk sola mı sağa mı bilmiyoruz, beden otomatik bir şeyler yaptı ama idrak yok ya da dikkatimiz o kişide değil, yahut aç değiliz ama yiyoruz, o duygu hiç de bizim değil ama gömülüyoruz çünkü anda değiliz, yani zihin beden şemsiyeyi koyarken başka yerdeydi, umarım açıktır. Tüm problemlerin kaynağı da işte bu kısır döngü, Yaşamınızda uyandığınız andan yatana kadar ne kadar andasınız, ne kadar gidip geliyorsunuz, ne kadar hikaye yazıyorsunuz ve bunlar size nasıl dönüş yapıyor?
Andaysa sadece olanla, 5 duyuyla, tüm farkındalığımla, burada herhangi bir yere gidip gelmeden kendimdeyim, bir bölen, bir düşünce, duygu, sorun, ayrılık, direnç, travma vs. hiçbiri yok! Çünkü sadece olanla, izlemede, derinde ve tüm vücudum. Tüm meditatif pratiklerin de menzili zaten bu. Sürekli anda olmayacağız evet ama bu süreler ne kadar uzarsa yaşam kaliteniz de emin olun o oranda artacak ve sıkıntılar o oranda dinecek.
Anda kalma pratiklerini gün içinde bilinçli uygulamaya başlayarak zamanla ustalaşıp an içinde derinleşebilir, anda kalma sürelerini uzatabilir ve daha sık kendinize gelebilirsiniz. Bu zihin dahil tüm bedenlerinizin de çok işlevsel çalışmasına olanak verecek ve onları da çok büyük bir yükten kurtarıp parlatacaktır.
Basit pratikler...
1.Gün içinde kendinizi zihinde yakaladığınız her an, 5 duyudan birine odaklanıp kendinizi geri çağırın. Mesela kahve içiyorum ama kendimi kafa seslerinden biriyle geçmişteki bir şeyi düşünür ya da yarın için bir plan yaparken onun duygusuna girerken buldum. Hemen kahvenin kokusuna, bardağın elimdeki hissiyatına, ayaklarıma, seslere ya da odaklanıyorum yani iç muhabbeti kesiyorum ve buradayım anda sadece bu var ve basit hisler, duyular. Buna kendini yakalayıp geri çağırma demeyi seviyorum.
2. Kendime bir by pass uygulayarak özdeşleşmeden çıkıyorum. Bu zihnin anlamadığı, bağ kuramadığı, irrasyonel bir şey olduğu için sizi çok çabuk ana getirir; özdeşleşme ortasında kendimden bir makas almak, aniden saçma bir şey söylemek, önümdeki ilk şeyi alıp fırlatıp tutmak gibi ne kadar saçma olursa o kadar iyi. Bunu 2 kişi herhangi bir derin ve sabote edici özdeşleşmeye girdiğinizde de deneyimleyebilirsiniz. Egonun bazı kalıplarını esnetmek için de çok işlevsel bir araçtır.
Yaşam sonsuz bir an, sadece bu an, ne geçmiş ne gelecek var hepsi de şuan, her şeyin sırrı an... Hangi koşulda, nerde, nasıl olursanız olun, anda olduğunuzda önünüzde sadece hakikat ve yaratım olacak.
Ahu BİRLİK
Comentários