Varoluş Dergisi

BÜYÜKLERE MASALLAR / CADININ BÜYÜSÜ – SON BÖLÜM

‘’Ben bu şehrin ünlü cadısıyım, hayalleri ve istekleri görür onları gerçekleştiririm. Senin de görüyorum genç adam dileklerini.’’ demiş yaşlı kadın kahkahalarla gülerek.

Raskolnikov hem korkuyor hem merak ediyormuş, dileğinin ne olabileceğini düşünmüş sıkıcı hayatına nazaran.

‘’Senin içinde hala prensese karşı hisler var ama merak etme ben senin için bunu gerçekleştirmeye hazırım.’’ demiş  kara gözlerini devirerek cadı.

Raskolnikov çok şaşırmış bunu bilmesine ama prensesin hayali onu o kadar büyülemiş  ki sonuçlarını düşünmeden yardım teklifini kabul etmiş cadının.

‘’Prensesin eşi olabilmen için onun istediği gibi varlıklı, mert, yakışıklı biri olmalısın. Bu yüzden bugün şehrin ünlü eğlence yerine git, orada 3 kişiyle tanışacaksın. O üç kişiyle arkadaş ol ve hepsinin bir tane sırrını öğren ve bana getir.  Ondan sonra prenses senindir.’’ demiş   büyük burunlu cadı.

Raskolnikov, prenses uğruna yalnızlığından vazgeçmeyi göze almış ama fark etmiş ki bu haliyle kimse onunla arkadaş  olmazmış. Bunu cadıya da söylemiş. Cadı asasını çıkarıp üç kez üfleyince Raskolnikov’un pasaklı hali gitmiş yerine temiz ve şık biri gelmiş.

Raskolnikov çok şaşırmış fakat bir yandan nasıl üç tane insanla tanışıp onlarla muhabbet edeceğini düşünmüş. Cadı uyarıcı bir sesle konuşarak:

‘’Yalnız bu 3 dostu öyle bir seç  ki onlar gibi olasın.’’ demiş ve Raskolnikov’u asasıyla hemen olması gereken yere göndermiş.

Raskolnikov eğlence yerine geldiğinde ilk defa böyle bir yerde bulunmanın  garipliğini yaşamış. İnsanlar ilk bakışta çok korkunç  gelmiş gözüne ama yolun sonunun prensese çıktığını düşündükçe kendini zorlamış bir hayli.

Ne yapacağını bilmediği için etrafını izlemiş, sonunda o da sıradan bir insan gibi davranmaya başlayabilmiş. Buraya alıştıkça gelmeye devam etmiş  yeni kişiler tanımış, anlatacak pek bir şeyi olmadığı için insanları dinlemiş. Birçok  insanla tanışmış  fakat tam olarak istediği kişilerle tanışamamış.  Biraz zaman geçmiş, R askolnikov hep aynı yere gitmeye devam etmiş .Bir gün olmuş  ki içeri girdiğinde eğlence yerinde yeni yüzlerle karşılaşmış. Merakına yenik düşerek onların masasına gitmiş dost olmak için. Zorluk çekmeden muhabbet almış yürümüş. İçlerinden birinin ismi Behlül’müş. Behlül’ün sapsarı saçları, masmavi gözleri ve çapkın mı çapkın bakışları varmış. Diğer bir kişi ise Ahmet Cemil imiş. Çok zeki, yetenekli ve umutlu bir gençmiş Ahmet Cemil. Bir de bir kişi varmış ki ona ‘Küçük Prens’ derlermiş kendi aralarında arkadaşları. Küçük Prens’in kocaman bir kalbi ve sevgisi varmış. Güneşin batışından doğuşuna kadar nükteleşmişler, muhabbet etmişler. Raskolnikov aradığı kişilerin bunlar olduğunu düşünerek herkesin bir tane sırrını öğrenip gün sonunda cadının yolunu tutmuş.

‘’Senin anlatmana gerek yok ben her şeyi biliyorum, şimdi bu sırları bu sihirli şişenin içine söyle ve sakın bu şişeyi kaybedeyim deme.’’ demiş cadı,  Raskolnikov daha konuşmaya başlamadan.

Raskolnikov sabırsızca ve sualsizce cadı ne isterse yapmış. Üç sırrı da şişenin içine söylemiş ve şişeyi boynuna asmış.

‘’Bu şişe kırılırsa büyü bozulur, dikkat et! Bu gece uyu yarın da prensesin karşısına çık.’’ demiş cadı ve Raskolnikov’u göndermiş.

Ay kaybolmuş, güneş parıldamış. Raskolnikov kendini sarayın kapısının önünde bulmuş. İçinde çok büyük bir sevgi ve umut hissediyormuş. Yansımasına bakınca ne kadar yakışıklı göründüğünü ve albenili baktığını fark etmiş. Kendisine inanamamış. Hayranlıkla imrendiği insanların tüm özellikleri onda da varmış.  Asaleti karşısında muhafızlar saygıyla eğilmiş ve gözünü ondan alamamışlar. Dünkü halinden bugünkü haline gelişine o da inanamamış. Kralın huzuruna tekrar çıkmış bu sefer  Behlül gibi yakışıklı ve kendine güvenen, Ahmet Cemil kadar becerikli ve zeki, Küçük Prens kadar da merhametli ve sevgi dolu haliyle. Kendini hem çok iyi hem de çok kötü hissetmiş Raskolnikov .

Kral, Raskolnikov’u yeni haliyle tanıyamamış ama yakışıklılığı onu bile büyülemiş ve hemen kızını çağırtmış. İçeri teşrif eden prenses yeni Raskolnikov’un haline hemen tutulmuş. Cazibesi, yetenekleri, zekası Raskolnikov konuştukça daha da etkilemiş prensesi. Sarayında bir hafta ağırlamak istediğini söylemiş prenses Raskolnikov’u.

Prenses ve Raskolnikov  bir haftayı sarayda beraber geçirmişler. Prenses kendine uygun eş adayını bulduğunu düşünürken Raskolnikov  kendine ve prensese yabancılaşmaya başlamış, kendi gibi değilmiş çünkü. Raskolnikov kendi içindeki sorunlardan uzaklaşmak için 3 tane sevdiği ve onlardan birer parça taşıdığı arkadaşlarını görmeye gitmiş. Her zaman buluştukları yerde sözleşmişler. Beraber oturup sohbet etmeye başlamışlar ki ne Behlül’ün o çapkın bakışlarından ne Ahmet Cemil’in o zekasından ne de Küçük Prens’in sevgisinden zerre yokmuş. Raskolnikov ne olduğunu anlayamamış. Arkadaşlarının yerinde sanki eski Raskolnikov var gibiymiş. Eski hali gibi sevgiden yoksun, enerjisiz, ne konuşması gerektiğini bilmeyen üç kişi varmış masada. Raskolnikov sırlarını çaldığı üç arkadaşının bu hale gelmesine anlam verememiş ve prensesin yanına dönmüş.

Prenses Raskolnikov’a hayran olmaya başlamış ama Raskolnikov prensese duyduğu sevgiden uzaklaşmaya başlamış çünkü kendi benliğinden de uzaklaşmaya başlamış. En sonunda ikisi evlenmeye karar vermişler ama Raskolnikov’un içindeki huzursuzlukla beraber. Düğün zamanı yaklaşıyormuş fakat Raskolnikov kendini günden güne daha kötü hissetmeye başlamış. Kendini olmadığı bir kişi gibi davranmaya zorladığını anlamış. Bundan rahatsız olmaya başlayınca büyünün bozulabildiğini hatırlamış. Bir sabah prenses daha uyanmadan boynunda taşıdığı sır dolu şişeyi kırıp büyüyü bozmuş. Büyüyü  bozunca  kendini eskisi gibi hissetmeye başlamış, yabancı biri değilmiş artık kendine. Prenses uyanınca Raskolnikov’un tekrar eski haline döndüğünü görmüş ve ondan tiksinmiş. Pis görünümünden, çirkinliğinden, her şeyinden iğrenmiş ve onu saraydan attırmış. Raskolnikov prensese inanamamış, halbuki  prensesin onu her haliyle sevebileceğini ,sonsuza kadar aşık kalacaklarını düşünmüş. Raskolnikov prensesin bu davranışından sonra onu asla affetmemiş ve hayallerini tekrar suya düşürdüğü için prensesi tamamen unutmuş. Prensesin hayatından çıkmasının acısı kendi özüne dönmesinin ve kendi gibi olmasının verdiği mutluluğu gölgeyememiş.

Hemen sırlarını çaldığı üç arkadaşının yanına gitmiş ve gözlerine inanamamış, eskisi gibilermiş. Yine o Behlül’ün hayata cıvıl cıvıl bakan gözleri ondaymış, bitmek tükenmeyen muhabbetler ondaymış. Ahmet Cemil ve Küçük Prens’te eskisi gibiymişler. Yine  Ahmet  Cemil bilgi oyunları yapıyormuş , Küçük Prens’in yine kocaman bir kalbi varmış. Onları böyle gördüğü için çok sevinmiş Raskolnikov  ve ona benzeyen hallerinin hayattan ne kadar kopuk ve ruhsuz olduğunu hatırlamış. Fark etmiş ki kendini bu kadar insanlardan soyutlamanın ona hiçbir getirisi olmamış. Artık hem kendi gibi davranıp hem dünyanın güzelliklerini görebilmesi için gayret göstermeye karar vermiş.

Bir daldan 3 elma düştü biri sana, biri bana, biri de dinleyenin başına. Raskolnikov karar vermiş  mutlu olmaya. Hayatından karamsarlığı çıkarmış ve üç arkadaşıyla birlikte güzel anılar biriktirmeye başlamış…

Kaynak :Bir sürü masaldan esinlenilmiş , tamamen hayal ürünüdür.

Sebile Güneş

Sebile Güneş Nisan 1977 Yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk ve Orta Öğretimini Bursa Nedim Öztan İlkokulu ve Bursa Cumhuriyet lisesinde tamamladıktan sonra , Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünü kazanarak İzmir ‘e yerleşti . Mezun olduktan sonra evlendi, Defne ve Burak adında iki çocuğu var. 2002 yılından beri özel sektörde mesleğini yapmaktadır. Kendisine, sebilegunes2007@hotmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler