Varoluş Dergisi

MADDE VE MANA (MANEVİYAT)

Madde mi önce gelir? Mana mı? Can mı önce gelir, canan mı?

Allah’ın bize verdiği nefes can ise, her şeyi kapsayan O, canandır. Ne can, canansız, ne canan cansız olur. Nefesini ondan alıp yine ona verirken sadece O’nun için (bu sistemin işleyişi için) alıp veriyorsundur aslında ama bazen ibadet, dua, meditasyon, bazen de dünyadaki madde ile uğraşı içindesindir, neden? Bu enerjiler görünür olmalı çünkü; ‘Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim ve sevgiyle insanı yarattım.’ Hadisinde olduğu gibi Allah bilinmek istedi. Sonsuz yaratımlar okyanusundaki sonsuz olasılıklar meydana geldi. Bu dünya bizim 5 duyumuzla algılayarak Allah’ı ve sistemini tanıdığımız bildiğimiz bir yer oldu.

Halbuki artık hepimiz biliyoruz ki kuantum fiziğine göre madde diye bir şey yok, her şey enerjiden oluşuyor. (Yani aslında holografik bir alanda yaşadığımız halde 5 duyu sadece 3 boyutlu görmemize yetiyor, öyle değil mi?) Madem her şey enerji ama biz madde olarak görüyoruz; burada madde dediğimiz şey çok düşük frekansta titreşiyor. Aslında madde düşük frekansta titreşmiyor asıl doğru olan şu; dalga halinde gelen enerjiler, 5 duyumuz çok yavaş çalıştığı için dalga olarak değil zihnimizin belirlediği belli şekiller olarak gözümüz tarafından yakalanıyor ve algılanıyor, ne mucize!! Ve bu âlemde titreşim olarak çok yüksek olup, bizim gözle göremeyip, kulağımızla duyamadığımız o kadar çok olan şey var ki, neyse ki biz onlardan sorumlu değiliz. 🙂

Bir bilimsel araştırmaya göre solucanlar ışığı 3 saniye sonra algılayabiliyorlarmış. Bu örneği de aşağıda kaynak olarak belirttiğim kişiden öğrenmiştim. Siz elinizde bir silah var ve o silah ile hızlıca kapıyı açtınız birini vurdunuz ve kapıyı kapattınız. Solucan bu 3 saniye içinde olanları görmesine imkan yok. O kişiyi kim öldürdüğünü asla bilemeyecek. ? (Teşbihte hata olmaz  diyelim:) Yani madde ile uğraşırken geçen zamanın belki misli katı hızda her şey olup bitiyor ama biz sadece kendi kontrolümüzde sandığımız ve gözümüzle gördüğümüz şeyleri bilebiliriz, ona da bilmek denirse… Evren herkesten daha hızlı, onun hızına yetişmemiz imkansız. Biliyorsunuz ki ışık hızına erişen bir şey daha keşfedilemedi.

Diyelim ki 5 duyu dışındaki duyularınız açık ama aslında bu maneviyatınız kuvvetli anlamına gelmiyor bence. Sadece yetenekleriniz var anlamına geliyor. Mesela marangozun yeteneği onun bu dünyada daha çok para kazanabileceği anlamına gelir. Allah sisteminin rahim boyutunda (5 duyu algı sisteminde) iş görüyordur. Bir medyumun da duru görü yeteneği ona para kazandırabilir. Allah sisteminin Rahman boyutu ile, 5 duyu dışı bir algı sistemi vardır belki ama bilinç aşaması yapabilmesi için gerçekten bilinçli olması, farkında olarak davranması gerekir, özle bağlantıda olması gerekir. Bu da benim fikrime göre yetenekli olmak dışında işleyen bir mekanizmadır.

Şimdi şöyle bir soru geliyor aklıma; çok fazla madde boyutunda olan insanlar, sen maddeye bağlı kalırsan senin de titreşimin o seviyede kalması ondandır diyebilir, ama inanın dünyaya kök salmayan hiçbir şey gökyüzüne doğru uzayıp giden dallara dönüşemez. O halde sadece ne madde, ne mana. İkisi birden belli bir oranda karışmıyorsa simya oluşmuyor. Madde kavramı ile çok uğraşan insanlarında ben mana aleminde gezinen insanlar kadar tekamülünde farkındalık kazanarak bilinç aşaması yapabileceğini düşünüyorum. Çünkü her kişinin fıtratı, hakikati farklı. Bu dünya serüveninde hangi araçla yol alacağı, bu aracı ne kadar sıklıkla kullanacağı kişiden kişiye değişiyor.

Kimisi para kullanır, kimi nefesini, kimi nefsini, kimi malını satar, kimi bedensel işini. Tüm bunları mana alemine göre biraz daha fazla kullanıyor olsa da bunun önemi yok. İşte sadece burada birbirimizden ayrılıyoruz. Kişinin hakikatinde ki kimyası böyle çünkü ama hepsi aynı şeye hizmet eder kanaatindeyim. Dünyevi bir takım arzulardan geçerek de bilinç aşaması yapabilir bir insan. Aslolan da zaten yetenekler değil bilinçli olarak (kalben tasdik etmek) neyi idrak ettiğindir senin sonsuzluğa yanında götürebileceğin şey.

Beyninin bir plak olup sürekli kayıt yaptığını ve o kaydı sana 5 duyu organlarınla dinlettiğinin ve gösterdiğinin farkına varırsan, rüyalarında bir sonraki sahneyi tahmin edebilirsin çok rahat ama Allah sistemi var ya Allah sistemi asla bir kez yarattığını tekrar etmez. Aynı bir parmak izi gibi ya da yağan kar tanesi gibi. Bilimsel olarak bile kanıtlanmış, dünyanın oluşmasından bu yana yağan tek bir kar tanesi bile diğerine benzemiyor. Senin zihnin aynı şeyi yaşıyorsa bil ki bu kayıt altına alınmış bir anıdan ibarettir ya da hayali kurulmuş zihinsel bir rüyan gerçekleşiyordur. Ama yine de tekrarlamak istiyorum, bunun ikisi bir bütündür. Yani ruh beden zihin üçlüsü deriz ya. Biri olmadan ne sen olursun ne bir mana!!

Her şeyin farkında olursan hangi sistemin devrede olduğunu okursun. Manevi alemde ne olursa olsun beklenmeyendir. Düşünülüp tasarlanmamıştır. Korkuya yer yoktur, hesaplanmamıştır. Aşk gibi, sevgi gibi. Gelen düşünerek gelmemiştir. Öyle olduğu haliyle gelmiştir. Ne gelmemek için kendini zorlamıştır ne de gitmemek için. Nasıl tatlı bir haldir o, onların kalplerinde korkuya yer yoktur.

Zihin korku üretir. Ona itaat etmenizi ister ama bu o kadar basit bir şey de değildir. Zihnini görmezden de gelemez insan. Dünya bunun üzerine kurulmuştur çünkü.  Kendi dünyasını yakıp yıkamaz insan, çünkü onun dünyası onun hakikatidir aslında, (dünya serüveninde maddeyi mi, manayı mı daha çok kullandığı) o kişi bu hakikati ile özüne yaklaşabilecektir ancak. İşte bu hakikat kişiden kişiye değişir demiştik. Kehf süresi 67. ayetin tefsirinde bu ne güzel anlatılmış oysa ki; ‘Hızır A.S. dedi ki Musa Peygambere; Sen benimle beraberliğinde kesinlikle dayanamazsın, senin varoluş programın ve işlevin göz boyutuna dönük (zahire, 5 duyu üzerine) gayb (batın, bilinmez, 5 duyu ile algının dışında olanların olduğu) boyutuna ait hükümleri, işlevin, hakikatin gereği bir bakışla hazmedemezsin. Hakikatini bilmediğin bir olayı gördüğünde nasıl dayanabilirsin ki? (A. Hulusi)

Bu kadersel yol (her kişinin işlevi) kişiden kişiye değişir. Ayette de belirttiği gibi her ikisi de peygamber fakat biri madde, diğeri mana alemine hükmediyor.

Herkes yolunda (rüyasında) kendi nefsiyle karşılaşır. Kendi rüyasında adil olmaya çalışır, iyilik yapmaya çalışır, suç işleyebilir ama gerçekte sadece bu rüyayı izleyen vardır.

Ve bu rüyayı izleyen her şeyle bağlantılıdır. Yolculuk rüyayı izleyeni keşfetme yolculuğudur. Gerçek maneviyat işte burada başlar.

Sevgiyle..

Yararlanılan Kaynaklar:

Halil Ata Bıçakçı Video

Ahmed Hulusi

Hadis ve Kur’an Tefsirleri

Sebile Güneş

Sebile Güneş Nisan 1977 Yılında Bursa’da dünyaya geldi. İlk ve Orta Öğretimini Bursa Nedim Öztan İlkokulu ve Bursa Cumhuriyet lisesinde tamamladıktan sonra , Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümünü kazanarak İzmir ‘e yerleşti . Mezun olduktan sonra evlendi, Defne ve Burak adında iki çocuğu var. 2002 yılından beri özel sektörde mesleğini yapmaktadır. Kendisine, sebilegunes2007@hotmail.com mail adresinden ulaşabilirsiniz.

2 yorumlar

Sebile Güneş için bir cevap yazın Cevabı iptal et

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler