Günümüz teknolojisi sayesinde bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ile artık birçok bilgiye iki parmak hareketi ile ulaşabiliyoruz. Hatta bazen bilgiler insana sadece bir kulak mesafesi uzaklığında; o bilgiyi bir arkadaşımızın duymuş olması bile yeterli olabiliyor.
-‘Yemek yeme sorunumu bir türlü çözemiyorum.’
-‘Çok fazla yemek yemek duygusal açlıktan oluyormuş.’
Ne söyleyene ne de duyana hiçbir faydası olmayan bir bilgi…
Duyduk, doğru kabul ettik ve hatta bu bilgiyi başkalarına da aktardık.
Oysa asıl önemli olan bir bilgi ile ne yapmamız gerektiğini bilmemiz ve sonra da ne yaptığımız değil mi?
Eğer bir konuyu kendimiz için ‘sorun’ olarak tanımlıyor ve çözmek istiyorsak, ‘bilgiyi öğrenme’ kısmından ‘bilgiyi hayata geçirmek isteme’ kısmına geçiyoruz.
Bu durumda belki öncelikle öğrendiğimiz o bilgi hakkında daha detaylı bir araştırma yapıyoruz. Yukarıdaki örnek üzerinden ilerlersek;
‘Duygusal açlık ne demek?’
‘Duygusal açlıkla nasıl başa çıkılır?’
Ve…
Daha fazla bilgi öğreniyoruz.
Bu durumda ise bazen bilgilenmenin kısır döngüsünde saplanıp kalabiliyoruz.
Bu konuyu çok sevdiğim bir hikaye ile detaylandırmak istiyorum.
“Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş. Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile! Sonunda, tavsiye üzerine, Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler. İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş. Anne ve baba buna bir anlam veremese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler. Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar.
İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş. Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş. Anne-baba şaşkınlık içinde; “Bu mudur yani?” dermişçesine birbirine bakmışlar. Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duymak, anlaşılır bir durum değilmiş.
Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük alimi… Sıradan birisi değil ki… Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler. Sonraki günlerde bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor! Bunun sebebini çok merak etmişler. İmam-ı Âzam’ı tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona bir cümle söylediniz. Nasıl onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar. İmam-ı Azam Ebu Hanife gülümseyerek şöyle cevap vermiş. “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına ‘bal yeme’ demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”
Bilgelik yolundaki en önemli nokta, insanın öğrendiği bir bilgiye uygun olarak davranması ve o bilginin gereğini yapmasıdır.
‘Bilgi’nin ‘Bilgelik’e dönüşmesi ancak o bilginin varlığımızda hale dönüşmesi ile mümkündür.
Gökçe YILMAZ
👍🙏🦜🎶💙