Merhaba.
Hemen başınızı yazıdan kaldırın ve karşınızda gözünüze çarpan ilk nesnenin ismini söyleyin.
…
Bu istediğim eylemi yaparken hiç düşündünüz mü?
Neden böyle bir şey yapayım ki tarzı bir düşünce değil sormak istediğim. Şunu sormak istiyorum; “başınızı yazıdan kaldırın ve karşınızda gözünüze çarpan ilk nesnenin ismini söyleyin” dediğimde; örneğin “hımm cümleye baş ile başlamış. Baş kafamın üstündeki vücut kısmım, şimdi başı yazıdan kaldırın diyor. Kaldırayım. Bitti şimdi sıradaki eylem ne, yazıdan kaldırın diyor. Yazıdan kaldırın derken, yukarıya çevirmek anlamında. Acaba çok mu kaldırsam, az mı kaldırsam. Bu kadar yeterli mi acaba? Gözünüze ilk çarpan demiş, göz gördüğüm organ, evet görüyorum şu an, çarpmak derken bu somut anlamda mı çarpmak yoksa…” (sürer gider ).
Bunların hiçbirini yapmadınız değil mi?
Algıladığınız an anladınız ve eyleme geçtiniz.
İşte hakikat yolundaki tüm öğretilerde bütün kal, bütün bak, anda kal, zihni araya sokma öğütlerinden kasıt da böyledir. Düşüncelere dalma, enerjini zihne akıtma.
Düşüncelerin sonu yoktur ve enerjiyi zihne vermenin bir anlamı yoktur. Dikkatinizi düşüncelere değil an’a, algılamaya, hissetmeye verirseniz enerjiniz zihin tarafından soğurulmaz, direkt eyleme geçersiniz.
Enerjiniz size kaldığı için daha verimli, daha mutlu olursunuz. Huzurda kaldığınızı söylememe gerek bile yok zaten.
Zihninizde istediğiniz/istemediğiniz düşünceler belirmeye başladığında onları sizi uyaran alarm, çalar saat gibi düşünün. Onlar, sizin için “dikkatin zihne kaydı, kendine gel ” uyarısı niteliğindedir. Hemen kendinize gelin.
Bunu alışkanlık haline getirin, bir süre sonra düşüncelerinize hükmedebildiğinizi ve düşüncelerle vakit kaybetmeden direkt eyleme geçtiğinizi göreceksiniz.
Unutmayın, düşünceler gerçek değildir, onlar size seçme sansı veren uyarı niteliği taşıyan en büyük dostlarınızdır…
Emine NALÇACI MAVİŞ
Yorum yap