“Her şeyin bir nedeni var”
Hakikat düzleminde, açan bir çiçeğin bile bir nedeni vardır elbette…
Peki biz hakikati idrak ettik mi? Hayır.
Bu bizim için sadece öyle olduğunu kabul ettiğimiz zihinsel bir bilgi.
Peki, bir hakikati zihinsel olarak duymanın ve bilmenin bizim hayatlarımızda bir faydası var mı?
Bir noktaya kadar elbette var.
Ama…
Eğer bu ‘hakikat’;
Başta “kendimize karşı” ve sonra da “diğer insanlara karşı”, dostlarımıza, ailemize, arkadaşlarımıza, çocuğumuza, eşimize, sevgilimize karşı,
Kendimizin veya diğer insanların içinde bulundukları bir duruma karşı,
‘Empati kurabilmemize’ , ‘anlayış gösterebilmemize’ ve o olaydaki ‘anlayışımıza’ engel bir hale dönüştü ise o noktada durup bir bakmak gerektiğini düşünüyorum.
Kendimizi gözlemleyelim!
Yaşadığımız herhangi bir olay karşısında, o olay ruhumuzda başa çıkılması zor bir hale geldiğinde kendimize “her şeyin bir nedeni var” diyerek gerçekliği inkar ettiğimiz bir tampon, bir savunma mekanizması mı yaratıyoruz yoksa o olaydaki ‘anlayış’ı idrak etmeye mi çalışıyoruz?
Ki o anlayış; fark edilmesi, hazmedilmesi, sindirilmesi zaman alan bir anlayış olabilir.
“Her şeyin bir nedeni var” deyip hemen o olayın üzerini toprakla örtüp, o olaydan edinebileceğimiz ‘anlayış’ı kaçırmayalım.
Sevdiklerimize karşı da; belki yardım etmek için, belki morallerini düzeltmek için, belki acılarını geçirmek için kullandığımız bu cümle ile kendilerine savunma mekanizmaları yaratıp yaşadıkları olaylardan kazanacakları ‘anlayış’a, bilmeden ve istemeden engel olmuş olmayalım.
Başımıza gelen tüm olayların hakikat düzlemindeki nedenlerini bilmiyor olsak da; benim anlayışıma göre bu nedenlerden biri yaşadıklarımızdan öğrenmemiz gerekenleri öğrenip, almamız gereken dersleri alıp kendimizin daha iyi bir versiyonuna evrilmektir.
İnsanın tekamülü ve evrimi bu noktadadır.
Bu şekilde, ‘her şeyin bir nedeni var’ cümlesinin hakkını yaşamın içinde elimizden geldiğince vermiş oluruz.
Gökçe YILMAZ
Yorum yap