‘Günü yakala, anda kal ve sadece o anı yaşa.’ Tüm ruhsal gelişim öğretilerinin ilk öğüdü, spiritüel ilerlemenin ilk şartı. Söylenmesi kolay da yapması çok zor, değil mi? Çünkü anı yaşamak bize hiç öğretilmedi. Geçmişin derslerini dinleyerek ve geleceğin korkusuyla yetiştirildik.
Ama dün geçti, ne yapsak geri gelmiyor, kaçırılan fırsat, söylenen ya da yerinde söylenmeyen sözün, yapılanların artık telafisi yok. Keşke demek de, kendimizi suçlamak da hiçbir şeyi geri getirmiyor. Yarını planlamanın ve şimdiden endişelenmenin de anlamı yok çünkü aslında hiçbir şey istediğimiz ya da planladığımız şekilde değil; daha biz doğmadan çizilen patikaya göre ilerliyor. Biz sadece o ana patikadan yan yollara sapıp er ya da geç tekrar yine ana yola dönüyoruz. Aynen kanın zaman zaman kılcal damar yollarına sapıp, sonrasında yine ana artere dönerek kalbe ulaşması gibi.
O zaman yapılabilecek olan, içinde olduğumuz şu anla yani tam da bu anla ilgili. O’nun farkında olmak ve onu değerlendirmekle ilgili. Bugünü hayatınızın son günü gibi yaşamak, yarına arzulanmış ama yapılmamış hiçbir şey bırakmamak tek yol. Ve yapabilene de ne mutlu. Artık hepimiz sadece bunu hedefleyelim, çünkü mutluluğun küçük sırrı da burada.
Bunun önemini aslında en çok kaybettiklerimizle anlıyoruz. Sonrasında da, keşke birlikte daha çok zaman geçirseydim, şuralara gitseydim, şunları yapsaydım diye düşünüp üzülüyoruz. Bunları zamanında yapmadık çünkü hep ileri öteledik, sonrasında da bize kalan sadece bugünkü pişmanlık oldu.
Peki bunu nasıl yapacağız? Öncelikle şu ana odaklanacağız ve acele etmeyi, bir yere yetişme ya da yetiştirme kaygısını bırakacağız, çünkü acele etmenin içinde de gelecek korkusu var. Her şeyi yavaş, özümseyerek ve zevk alarak yapacağız. Örneğin, içtiğimiz kahveyi, yanında yediğimiz küçücük çikolatayı bile, yavaş yavaş tadını, kokusunu tamamen alarak özümseyeceğiz, yaptıklarımızdan zevk alacağız kısacası. Hiçbir şeyi ertelemeyeceğiz, aklımıza geldiğinde içimize ilk düştüğünde hemen yapacağız. Yanımızdakilerle daha çok vakit geçireceğiz, iş – özel hayat dengesini çok iyi kuracağız, aileyi ve aile büyüklerini hiç ihmal etmeyeceğiz, sevdiklerimizi ve bizi sevenleri uzun süre görmemezlik yapmayacağız, yanlarına gidemiyorsak da görüntülü haberleşmenin de birçok yolu var artık.
İnsan ölürken o son anında; gözünün önüne pişmanlıkları gelirmiş, önce kötü sonuçlanan yaptıkları için duyulan pişmanlıklar, sonra da fırsat varken yapamadıkları için olanlar ki; en çok da içini bu ikincisi acıtırmış. İnşallah bizlerin yapamadıklarımız için artık pişmanlığı olmasın, bunun için de bugünü yaşayalım.
“Eğer depresyondaysanız geçmişte yaşıyorsunuz, eğer endişeliyseniz gelecekte yaşıyorsunuz, eğer huzur içindeyseniz şu anda yaşıyorsunuz.” Lao Tzu
Canım benim, ne güzel söylemişsin; Her şeyi yavaş, özümseyerek ve zevk alarak yapacağız. İşte budur diyor ve tebrik ediyorum seni ?
Sevgili Hakan,
Huzur içinde olduğumuz, bu anı doya doya yaşadığımız zamanlarımız bol olsun. Kalemine, gönlüne sağlık.
Cok sagolun size de insallah
Keyifle okudum kaleminize sağlık hocam ??
Sagolun cok mutlu oldum
Cok tesekkurler hocam…
Her şeyin başı sonu an. Nasip olsun Amin ??
Bazı şeylerin değerini kaybettikten sonra anlayan canlıya insan denir. Yazıyı okurken o kadar gerçek ve derin geldi ki duygular inanıverdim hemen, anda kalmaya niyet ettim.. Yüreğinize sağlık Hakan hocam ?
Cok tebrikler Hakan, cok kapsamli ve farkindalik dolu bor yazi olmus gercelten de? Nicelerini yazman dilegiyle???