Öncelikle merhabalar, Aylin Önder Tortop’u Varoluş Dergisi Okurlarına tanıtır mısınız? Aylin Neler yapar?
1987 yılında Konya/ Beyşehir’de doğdum. Çocukluğumu, yani tam 17 yılımı Beyşehir’de geçirdim. Daha sonra ailevi nedenlerle Isparta’ya taşınmak zorunda kaldık. Üniversite eğitimim ile birlikte 7 yılımı da Isparta da geçirdim. 8 yıldır da Antalya’dayım. Birbirlerine yakın fakat bir o kadarda farklı bu şehirlerde geçirdiğim zamanlarda bir sürü öğretilerim oldu. Fakat Antalya kendimi bulduğum, en güzel dönüşümlerimin yaşandığı şehir diyebilirim.
Aslında kendimi tanıtırken anlatırken biraz zorlanırım nedeni çocuk yaştan bu zamana kadar birçok sorumluluk aldığım için, içimde birden çok Aylin olduğunu düşünüyorum. 🙂
Kendimle baş başa kaldığımda; felsefeye meraklı, öğrenmeyi, okumayı araştırmayı, gezmeyi, tarihi, sanatı seven, doğadan ayrılamayan, anlatmayı, konuşmayı çok seven, asla deniz olmadan yaşayamayan bir Aylin anlatabilirim. Bunun yanında her canlının yüreğine dokunmaya çalışan bir eğitmenim.
Kendim ile ilgili söyleyeceğim en önemli şey ise, hayata her hali ile gülümseyebilmek, aşkla gülümsemeyi herkese bulaştırmamız gerektiğidir.
Günümün belirli saatlerinde kendime zaman ayırmayı çok severim. Kendimi ödüllendiririm. ‘Çünkü insan kendini sevmez ve kendine zaman ayırmazsa, hiç kimseye bunu yapmaz.’
24 saatime şöyle bir baktığımda aslında zamanımın birçoğu Reiki ve Yoga anlatarak geçiyor. Ofisimde yani ‘Reiki Okulu Antalya’ şubesinde, yeni, muhteşem enerjilerle buluşmak, birbirinden değişik hikayeler dinlemek, gerçekten büyük öğretilerle dolu. Her yoga seansında ve her Reiki’yi anlattığımda kendimi yeniden keşfediyorum ve içim heyecanla doluyor.
Ve benim için vazgeçilmezim tatlı köpüşüm Narin, eşim, ailem. Onlarla zaman geçirirken değişik bir ben çıkıyor ortaya…
Her gün motivasyonumu arttırmak adına kendim için küçük etkinlikler yapıyorum, mutlaka kendime her gün bir hikaye ve masal okuyorum.
Aslında kitaplarım ve kendimle baş başa kaldığım saatler benim en kıymetli zamanlarımdır. Ruhumla ilgili yeni keşifler ve yenilikler zamanıdır. Hayatı da akışına bırakmayı seviyorum. Kendi alanımın içinde yaşamaktan vazgeçemiyorum.
Aylin’in Yolculuğu nereye?
Yolculuğum iyi ya da kötü her haliyle muhteşem, ben hayatın mucizelerine çok inanıyorum. Duygusal anlamda zor zamanlar geçirdiğim oldu ve bir dönem bu zor zamanların hiç bitmeyeceğini düşünürken, bir anda çok değerli bir hocam ‘Ebru Sanatı’ ve ‘Ney’ sesi ile yolculuğumda farkındalık yarattı ve ben bunu hep şu şekilde tarif ediyorum; ‘Hayat bana bir kapı getirdi ve ben bu kapıdan cesaretle içeri girdim.’ O yüzden hayatın cesur olanları sevdiğine ve desteklediğine inanıyorum.
Yolculuğum hep kendime, ne yaparsam yapayım, kiminle tanışırsam tanışayım kendimi yeniden keşfediyorum. Yol bitmiyor, yolculuk nefes alıp verdiğiniz sürece devam ediyor.
Herkesin yolculuğu kendiyle başlar, benim yolculuğumda kendimle başladı ve her geçen yıl içinde yeniden doğan Aylin’e aynı zamanda hayatı ve tüm canlıları keşfetme için yolculuğuma devam ediyorum.
Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözünü eklemek istiyorum;
‘Aşk kime benzer?’ dedi.
‘Aşk bir neyzene benzer.’dedim.
‘Aşk bir neyzene benzerse, biz neyiz?’
‘Evet’ dedim çok doğru!
Aşk bir neyzene benzerse…
Biz Ney’iz!
Hedefleriniz nelerdir?
Hayatı akışına bırakmayı An’da yaşamayı seviyorum. Çok büyük hedeflerim isteklerim var mı? Sanırım yok.
İnsanlar üzerinde farkındalık yaratmayı seviyorum. Hepimizin birbirimize farkındalık yaratması gerekiyor. Bu süreçte çocukların yüreğine dokunabilmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü, ‘Çocuklar değişirse, farkındalık sahibi olursa, dünya değişir.’ En çok çalışmalarım, hedeflerim, sanatsal çalışmalarla, şifa terapileri yapmak, çocukların güzel yüreklerine dokunmak ve her anlamda farkındalık atölyelerinde Reiki ve Yoga’nın tüm canlılarla buluşmasını sağlamak.
Reiki ile nasıl tanıştınız? Hayatınıza nasıl etkileri oldu?
Reiki hayatıma mucize gibi geldi. Reiki ile tanışalı 6 yıl oluyor diyebilirim. Duygusal anlamda zor dönemler geçiyordum ve o dönem sağlık sektöründe çalışıyordum. Hastanenin oluşturmuş olduğu, bir Tv programı sunuculuğunda, hekimlerle birlikte konu hazırlamak için, çoğu ameliyatlara girme fırsatı buldum. İnsanların anatomik yapılarını görünce aslında görünenin dışında bambaşka bir süreç olduğunu fark ettim. Bununla birlikte kendim ile ilgili sorular, yaşam ile ilgili sorular Reiki ile tanışmama vesile oldu diyebilirim. Reiki ile tanıştıktan sonra hayatımda Reiki öncesi ve Reiki sonrası olmak üzere iki aşama var. Bedenimi, enerjimi, ruhumu, bu noktada tanıdım. Daha sakin, daha dingin, farkındalık sahibi, bedeninin ve ruhunun ne istediğini fark edebilen bir kişi oldum. Bu gün beni ben yapan gülümsemenin hayatımdaki önemini fark ettiren, hayata daha olumlu bakabilmemi sağlayan en derin çalışma, benim için Reiki çalışmalarıdır. O yüzden her gün şükrederim, Reiki ile gelen bu güzelliklere, aynı zamanda İsmail hocam’a..
Reiki’nin bana bir diğer mucizesi de, Reiki Okulu Antalya Şubesini açmış olmamdır. Böyle güzel, şifa dolu işlere vesile oluğum için, Reiki Okulu ailesine ve İsmail hocama buradan çok teşekkür ediyorum. İnsanların yüreklerine dokunmak, şifalanmalarına vesile olmak harika bir duygu…
Herkesin hayat yolculuğunda bedeninin, ruhunun şifalanması için, Reiki ile tanışmasını dilerim.
Sizce Varoluş yolculuğumuzda nelerden destek alabiliriz? İmtihanları nasıl kolay geçebiliriz?
Bu süreçte hayatı rahat bırakmalı ve teslimiyet halinde olmamız gerektiğini düşünüyorum. Ne kadar kontrol etmeye çalışırsak çalışalım, olması gereken oluyor. Evet planlarımız isteklerimiz tabii ki olmalı, fakat isterken de, hayatı akışına bırakmamız gerektiğini unutmamalıyız. An da kalmalıyız şuan ve şimdide..
Ve her ne olursa olsun, sonuç nasıl olursa olsun, tevekkül etmeliyiz diye düşünüyorum.
İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, bunlar bizim egolarımızın, nefsimizin adlandırdığı şeyler, yaşadığımız her şeyin bizim için, ruhsal gelişimiz için bir öğreti olduğunu unutmamalıyız.
Ruhumuzun, ‘ben’imizin, nefsimizin farkında olmalıyız.
Her şeyden önce kendimizi tanımalıyız.
Yaptığımız her şeyde ihtiyacımız doğrultusunda mı, yoksa isteğimiz olduğu için mi yapıyoruz diye, kendimize sormalıyız.
Neden derseniz; istek egolarımızın yarattıklarıdır.
Ruh ise ihtiyaç duyar.
O yüzden insan kendi farkındalığında yolculuğa devam ettiği sürece hayat daha kolaylaşır.
Ve hayata çok anlam yüklememeli, her yaşanılandan hayatımıza, kendimize, öğretiler çıkarmalıyız. Güzel niyetlerde bulunmalı, bedenimizi her anlamda şifalandırmalı ve pozitif düşünmeliyiz.
Bakıldığında mutlulukta, mutsuzlukta bizden yansıyor. Değişim dönüşüm bizim enerjimizde saklı. Evrenin değişim ve dönüşümü için herkes içindeki sevgi enerjisini, ilahi ışığı çıkartıp yansıtsın…
Okuyucularımıza iletmek istediğiniz, eklemek istediğiniz şeyler var mı?
Varoluş dergisine ve tüm okuyuculara sevgilerimi iletiyorum. Hepimizin yolu, şifa yolu olsun. Herkesin aşkla gülümsediği bir dünya olsun. Güzel düşünelim, pozitif olalım, hayatın keyfine varalım..
Son olarak sizlerle güzel bir öykü (alıntı) paylaşmak istiyorum;
”Bir grup üniversite arkadaşları yıllar sonra buluşup hocalarını ziyarete giderler. Konu konuyu açar ve her biri hocalarına, memnuniyetsiz hayatlarından, hayatın ne kadar zor, iş hayatının ne kadar sıkıcı olduğundan bahsederler, yakındıkça yakınırlar.
Hoca öğrencilerinin tatlı sert tartışmalarını, yakınmalarını gülümseyerek izler.
Ve mutfağa gider, termosa mis gibi kahve hazırlar, tepsinin üzerine birbirinden farklı fincanları alır, salondaki masanın üzerine koyar.
Öğrencilerine kahvelerini almalarını söyler. Herkes uzanıp bir fincan seçer…
Önce en güzel ve değerli fincanlar seçilir. Sona kalanlar ise, kulpsuz kaba fincanları almak zorunda kalır. Herkes kahvesinden yudumlar, ‘Oohh, nefis, mis gibi olmuş.’ sesleri yükselir.
Hoca öğrencilerine gülümseyerek şöyle söyler;
Ah benim canlarım tepsiyi getirdiğimde, hiç düşünmeden en güzel fincanları almak için elinizi uzattınız.
Aynı yaşam gibi..
Her şeyin en düzgününü istesek de, bazen bizim dışımızda gelişen olaylar sonucu bize kalanlar istemediğimiz formda olabiliyor. Bakın şimdi ellerinize, hepinizin elinde çok farklı fincanlar var. Koca termostan hepiniz aynı damak tadında kahve koydunuz ve yudumlayınca hepiniz fincanlarınızı unuttunuz ve derin bir ‘ohhh’ çektiniz.
İşte hayat böyledir.
Geliş tarzı, kullanım şekli, görüntüsü farklı da olsa, hepimizin hayatı bu içilen kahve gibi aynı güzelliktedir.
Lütfen hayatınızı, kahvenizi yudumlar gibi, derin bir ‘ohh’ çekerek ve her anın keyfini almayı bilerek yaşayın.
Size nasıl sunulduğuna bakmayın!”
Son olarak okuyucularımız size nasıl ulaşabilirler?
Aşağıdaki bilgilerden ulaşabilirler.
E-mail: aylintortop@gmail.com
Facebook: Aylin Önder Tortop
İnstagram: @aylinondertortop , @reikiokuluantalya
Teşekkürler.
Sevgili Aylin; keyifli sohbetin, harika enerjin ve ışık ışık gözlerinle bizi ağırladın. Varoluş Dergisi olarak biz sana çok teşekkür ediyoruz ve yolculuğunda başarılar diliyoruz.
Nagihan BARBAROS
Röportaj, Mart 2020
Yorum yap