Dopamin ise tam olarak öyle değil, o da bir mutluluk hormonu fakat sanki biraz yalancı bahar gibi. Kardeş hormon endorfin ile birlikte nefsani duygularımıza hizmet ediyor.
Sükûnet, sebepsiz içsel neşe, huzur veren hazlarda serotonin ve oksitosin hormonları salgılanırken, cinsellik vb. gibi nefsani duyguların hazlarında morfin benzeri bağımlılık yapan dopamin ve endorfin hormonları aktifleşiyor. Dışarıdan uyarılma ile oluşan hazlar geçici olurken, bitince tam tersi hüzün beliriyor. Neşeli insanlar, diğer insanların limbik sistemini aktif hale getirerek haz uyandırırlar ama bu haz da nefsani bir hazdır. Serotonin ve oksitosin salgılatan müzik , iyi müzik türü olarak bilinirken , dopamin ve endorfin salgılatan pop müzikler de yine geçici bir mutluluk hissi veren türlerdendirler.
Serotonin seviyesini dengeden tutmaya yarayan antidepresanların kullanımının her geçen gün artıyor olması, ister istemez bu hormonlarla ilgili araştırmaya itti beni. Ruhsal olarak farkında oluşumuz ayrı bir konu ama üzüntü, stres, kaygı gibi duygu durumları ile azalan (inhibe olan) bu hormonların sentezlenmesini sağlayan enzimlerin dışarıdan alındığını biliyor muydunuz? Evet evet yanlış duymadınız, serotonin hormonunun salgılanmasını sağlayan enzimler vücudumuzda üretilmiyor. En çok hindi etinde ve ılık muzlu sütte bu enzimlerden bulunuyor, bunu takiben brokoli, avokado, ıspanak, balık, yumurta gibi besinlerde.
İşin diğer ilginç yanı, eğer kırmızı eti çok fazla tüketiyorsanız, serotoninin ön maddesinin beyne ulaşmasını engelleyen bir sürü askeriniz var demektir. Yüksek proteinli beslenmede, kırmızı et amino asitleri, serotonin ön maddesinin beyne ulaşmasını engelleyen bir sisteme sahipler. Karbonhidrat ağırlıklı beslenme ise serotonin amino asitlerinin beyne ulaşmasına son derece destekleyici bir görev üstleniyor. Yani bol karbonhidrat, az protein=mutluluk demeye geliyor.
Serotonin seviyesinin yüksek ve dengede olması sürekli bir iyi hissetme ve kendinden memnun olma hali ortaya çıkartıyor. O zaman ne diyelim ; herkese bol serotoninli günler dileyelim.
Kaynaklar:
Prof.Dr. Nevzat Tarhan
www.nevzattarhan.com
Ekşi sözlük
Yorum yap