Dudağında hala ondan kalma bir tat, gözlerinde akmamak için direnen gururlu iki damla gözyaşı ve dilinde onunla bütünleşmiş bir melodiyi fısıldayarak gitmektir…
“Seni üzmek için gelmedim, kokunu çekti inan tenim…”
Heybene anılarını, özlemlerini, olmayacak dualarını doldurup, ağır ağır yorgun adımlarla, gölgeni arkanda bırakıp gitmek gerekir bazen…
Çünkü doğru olanı yapmak için hayallerinden bile vazgeçecek kadar çok sevmişsindir.
Çünkü gitme zamanı gelmiştir, sana aşk ile bakan gözlere hüznün gölgesi düşmüşse, sevgi sözlerinin yerini sitemler almışsa ve omuzlarına bu aşkın yükü ağır gelmeye başlamişsa sevdiğinin…
Aşk; uçurtmanın ipini bırakmayı bilmektir bazen, sıkı sıkı tutarken. Ne kadar sıkarsan rüzgara direnmek o kadar yoracaktır onu… Saf, temiz, beyaz güvercini, mutlu yarınlara, yeni umutlara yolcu etmek için; kendi ellerinle ördüğün, güneş görmeyen, zifiri karanlık hapishanende, senin kara kaderine ortak etmemek için, mavi özgürlüğe doğru açmaktır avuçlarını…
Aşk; O’nun mutluluğu için ondan vazgeçebilmektir.
Gözlerine dünyanın bütün tozu kaçsa da, boğazına kelimeler dizilse de düğüm düğüm, “Git… Seni azat ediyorum” diyebilmektir çok sevmek…
Yolun açık olsun deyip, mutluluğu sende bulamayana, mutlu olma şansı hediye edebilmektir.
Son kez öpmek dudaklarından, son kez avuç içlerinin sıcaklığını hissetmek titreyen ellerinin arasında, ve bir ömür yetsin diye son kez başını boynuna sıkıca bastırıp, kokusunu hapsedip ciğerlerine, onu mutluluk dualarıyla yeni ufuklara uğurlamaktır, yeni bir gün doğumunun ilk sancılarıyla ve ilk ışıklarıyla…
Boynunda ondan son hatıra olarak taşıdığın kolyenin ucundaki, ruhun özgürleşmesini, yeni başlangıçları temsil eden KELEBEĞE tutunup dayanırsın onsuzluğa. Ne yeni başlangıçlar vardır artık senin için, ne de ruhun kanat çırpar özgürlüğe.
Kalakalırsın dipsiz bir kuyunun karanlığında, ama dönmezsin, dönemezsin. Kelebeğin ömrüne inat, ölümsüzdür aşkın, onun ışığına, aydınlık yarınlarına gölge edemezsin…
Aşk; tesadüf değil tevafuk* ile kesişen bir yolda masum bir “Merhaba”yla başlar, kaderin çıkmaz sokağında, yürek yaralayan, can acıtan, izleri ömür boyu taşınan bir “Elveda”yla son bulur bazen. Ama hayatın en güzel, en unutulmaz en değerli zaman dilimidir, başka bir boyutta yaşanan. Ve en kıymetli hazine olarak saklanır anılar arasında… Nereye gidersen git, kimi seversen sev, bir gün bir yerde bir koku, bir melodi, bir resim ile mutlaka çıkar karşına… Unutamazsın…
Çünkü AŞK; unutmamaktır… Bir ömür boyu hatırasını boynunda, aşkını kalbinde taşımaktır. Ondan uzakta, ondan habersiz, onun mutluluğu ile mutlu olmaktır.
Ve bir sonbahar sabahı, son nefesini verdiğinde, yüzünde donup kalmış huzurlu bir tebessüm ve hareketsiz parmaklarının arasındaki zincirin ucunda sallanan bir KELEBEKTİR AŞK…
*Tevafuk: İlâhî iradenin bir şeyi diğer bir şeye denk getirmesi, Allah’ın bir şeyle diğer şeyleri hoş ve zarif biçimde karşılaştırması, uyumlu kılması gibi manalara geliyor.
Yorum yap