Evet. Görünürde bu böyle… Aslında biz bir şey yapmıyoruz. Sadece bize ilham olunan şekilde davranıyoruz. Yapmamız gereken şey ya da şeyler önceden gönlümüze ilham olunuyor ve yaptırtılıyor. Siz buna “Kader önceden ağlarını örmüş ben ne yapayım!” ya da “O halde bir şey yapmayım boş ver, kısmetim de olan olur.” diyebilirsiniz. Ama yine de yapmanız gerekenler yaptırtılacaktır. Bir veliye ‘Kader nedir?’ diye sorulduğunda: ‘Her şeyi önceden Allah’ın bilmesidir,’ diye cevap vermiştir.
Kendimizi beden zannediyoruz. Beden olunca kocaman bir âleme karşı “Ben” oluyoruz. Ben ve Alem, ya da Ben ve Yaşam girdabında kıvranıyor ve acı çekiyoruz. Korkular, endişeler kaygılar oluşturuyor, kendi kendimizi mahkûm ediyor, adeta gönüllü olarak demir parmaklıklar ardına giriyoruz. Zihin-Ego illüzyonu sebebi ile bir türlü kendi öz doğamızı, gerçek kimliğimizi fark edemiyoruz.
Her şey İlahi Adalet çemberindedir. Hiçbir şey bunun dışında olamaz, değildir. Zan üzeredir bu bedenler, zan üzeredir kocaman zannettiğin bu varlık âlemi. Gerçekte sensin yüce olan. Gerçekte sensin bu âlem, öteki âlem. Yeter ki zanlardan kurtul, kendine dön. Nasıl olurda kendini şu küçücük bedene sığdırır mutsuz olursun. Sen mutlular mutlusu, bırak sana öğretilenleri, tekâmüldü, karmaydı, reenkarnasyondu tüm bunlar avutmadır. Artık avunacak zamanda değiliz. Dön kendine, sorgula kendini, kendi öz doğana dön. Keşfet kendini ve kendin ol. Dışarıda bulacağın bir şey yok, sen bir şey kaybetmedin ki bulasın.
Ego nedir diye sorma, en büyük Ego, kişinin kendini sadece bir beden olarak algılamasıdır.
Günah nedir diye sorma, bana göre en büyük günah, kişinin kendini tanımamasıdır.
Not: Varoluş Dergi’miz hayırlı olsun. Tüm Yazar kardeşlerime çok teşekkür ediyorum. Ben her zaman yazamam ama ilk sayıda benim de ufakta olsa bir katkım olsun istedim. Güzel bir niyetle başladık, akıbeti de hayır olur inşallah.
Yorum yap