Varoluş Dergisi

SINIRLAR VE KORUNMA

Sınırları aşınca, her şey mübah mı olacak ya da her şey günah mı olacak sanıyorsun?

Evvel zaman önce güya sınırları aştığında, güya başına kötü bir şey geldi, güya korunmadın sanıyorsun. Peki öyle mi aslı?

Günah, mübah, iyi, kötü, korunma, korunmama kafanda!

Sınırsızlığa ancak sınırlarla ulaşırsın, fakat; ne sınırlılık ne de sınırsızlık, kırıp dökeceksin, kırılıp döküleceksin demek değil!

Kırma dökme, sınırlar ve sınırsızlık kafanda!

Zihni aşmadan sınırları aşanı ve tekrar bulanı, korunanı ve koruma olanı görmedim.

Kendini bilen, sınırsızlıkta ne incinir, ne de incitir!

Kendini bilmeyeneyse, sınır koysan ne çare, o hem incinir hem incitir!

Önemli olan, sınırsızlıkta hem haddini hem kıymetini bilmek… Önemli olan, sınırda da bunları bilebilmek. Eh o zaman, sınır olmuş olmamış, iyi kötü ne fark eder?

“Sınırları aşarsam korunmam / kaybederim.”

“Sınırları aşmazsam korunurum / kaybetmem.”

İşte, genel olarak önermelerimiz bu şekilde.

Buradaki arzu, sınırları aşma arzusu… Bu sana verildiyse boşuna verilmedi!

Her arzu bir korkuyla beraber gelir, o da burada, korunmama / kaybetme korkusu… Bu da sana boşuna verilmedi!
Şimdi haliyle arzunun hakikatini gerçekleştirmek ve görmek için korkuyu temizlemen gerekiyor. Bunun için de korkunun hakikatini gerçekleştirmen ve görmen gerekiyor.

Bu ikisi birbirine bağlı sen de. Bunu cebine koy.

Sınır ve korunma, bunlar zihninde yarattığın, birbirine bağladığın önermeler.

Mesela, geçmişte başına kötü olarak atfettiğin (sandığın) bir şey gelmiş ve bunu sana öğretilen sınırları aşmana bağlamışsın ve korunmadığın yanılsamasını da yaratmışsın, bu sana bir yerlerden söylenmiş, edinmişsin, buna inanıyorsun tüm varlığınla ve bu şekilde pekiştirip yaratıyorsun. Burada şunu sorman lazım: Kötü, acı sandığım ne oldu, güya sınırları aşıp korunmadığımda? Mesela, incittim, incitildim, hasta oldum, kaza yaptım, iflas ettim, aldattım, vs. gibi yanılsamalar olabilir bunlar. Bu haliyle zıttıyla onaylanıp şu şekile dönüşmüş: Ha o zaman, aşmazsam korunurum, incitmem, incitilmem, vs. Yani bir yanılsamanın yanılsamasını yaşıyorsun! Neden? Çünkü aslında ne sınır var, ne korunma, ne de hayır / şer! Fakat bu sınır / korunma / şer zincirini, yanılsamasını kırmadan aşamazsın. Şimdi sana soruyorum: Diyelim ki sınır zannettiğin bir şeyi aştın, korunmasan böyle mi olurdu? Buna samimiyetle cevap ver! Ya da başka türlü sorayım: Diyelim ki, sınır zannettiğin bir şeyi aşmadın, korunduğunu nereden bileceksin? Şer sandığın bir şeyde hayır var mı, yok mu, nereden bileceksin? Bunların tüm referans noktaları senin zihninde. Sınırları ve korunduğunu sana bildiren, söyleyen kimdir, nedir? Sınırları ve korunmayı, korunmamayı, hayrı, şerri yaratan kimdir, nedir? Kime sınır koyuyorsun? Kimi kimden koruyorsun? Bunları sor, izle… Sen sınırları aşamazsın! Sen kaybedemezsin! Sen incinemez, incitemezsin! Sadece öyle sanırsın, sen dediğin öyle sanır. Olmayan bir şeyi ne aşabilir, ne kaybedebilirsin; ne de bunun için korunur ya da korunmayabilirsin. Kendine ne tip oyunlar oynadığını görüyor musun? Bunlar seni, sana açmak için ve boşuna değil. Sınırları aşarsam kaybederim dersen haklısın, öyle olur ya da öyle sanırsın. Sınırları aştığım için kaybetmem dersen de haklısın, öyle olur ya da öyle sanırsın. Sen ne desen ‘hakk’lısın. Senin merakının açılımı şu: Sınırları aşman, ancak zihni aşmanla mümkün, çünkü sınırlar zaten zihninde! Zihni aştığında da zaten hep korunduğunu, her zaman olması gerekenin olduğunu ve hepsinin hayırlı olduğunu göreceksin.

Hem sınırları aşman hem de korunman mümkün, hatta ancak böyle mümkün, ama önce her ikisini de bir kenara koy, ya da birini koy, diğeri onu izler zaten. Korkuların sınırları yaratır, korkuların olacak, içgüdüsel korku zaten gereklidir ve seni korumak için dizayn edilmiştir, muntazam çalışması gerekir. Fakat burada bahsettiğim bu değil, anlıyorsun… Bizim sınırlarımız da korkularımız da, koruma ve korunma ihtiyacımız da genellikle geçmişin endişe ve geleceğin beklenti yükünden kaynaklanıyor, böyle olunca da işler sarpa sarıyor. Bunları aş, sonra istersen gene sınır koy, onu koy, bunu koy, illaki koyacaksın ama eskisi gibi, bildiğin gibi olmaz artık onlar. O zaman sınırların, seni köleleştirmez özgürleştirir ve herhangi bir derdin kalmaz.

Ahu Birlik

1981 baharında Ankara'da doğdum. Çocukluğum ve gençliğim seyahat ve enstantanelerle geçti. İstanbul Bilgi Üniversitesi Film&Tv lisans ve Kültürel İncelemeler yüksek lisans programlarını tamamladıktan sonra hizmet, üretim, reklamcılık gibi sektörlerde farklı görevlerde yer aldım. 2012 yılında içsel yolculuğu beni Reiki Bilinçaltı Terapiler ve Can Hocam İsmail Bülbül'e taşıdı. 2014 yılından beri Bodrum'da yaşıyor, Bodrum Şifa Sanatları Atölyesi Kumbahçe'de yolculuğumuza sevgiyle, şükranla devam ediyorum.

Usui Reiki Master Teacher

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler