Varoluş Dergisi

İçinizden Bir’i

2016 Temmuz ayında yaklaşık 8 yıldır her türlü cefasını çektiğim, çalışıp didindiğim, ne emekler verdiğim şirketimden pek de hoş olmayan bir şekilde ayrıldım. Haklarımın yenmiş olması bir yana, beni en çok üzen insanoğlunun riyakâr tavırlarıyla, perde arkasında çevirdiği küçük oyunları oldu. Yapacak pek bir şey yok tabii, Mevlam iyiyi de kötüyü de bizim için vermiş, hoş vermiş. Ne diyelim sağlık olsun da iş olur, dedik demesine de, yine bir akrep burcu olan canım memleketimde de bir travma halidir gidiyor, bir türlü toparlayamıyorduk. Ülkenin üzerine sanki bir toz bulutu çökmüş göz gözü görmüyor, piyasada neredeyse dal kımıldamıyordu. Mahkemeler de almış nasibini, haliyle hakkını aramak bir başka bahara kalıyordu. Böyle durumlarda insanın kendine yapabileceği en büyük iyilik, morali ve kuyruğu dik tutmak olsa gerek. Madem zamanım var bu durumu iyi değerlendireyim dedim.

Can’ım üstadım sağ olsun Usui Reiki 2’ye uyumlandım o arada. Kişisel gelişimin sonu yok, ta ki zaman içinde uzaklaştığımız özümüze kavuşup ‘bir’ olana kadar. ‘Ey hayat’ dedim, ‘Haydi gel biraz daha yaklaş da bakalım benim için başka nelerin var?’
İçten bir yaklaşım olmuş olacak ki, fazla bekletmedi. Önce Access Bars eğitimi, ardından 2 farklı iş teklifi geldi. Aradan aylar geçmiş, birikimler suyunu çekmiş, çalışma vakti gelmişti. Piyasa deseniz hala Nisan’ı bekler. Bu yüzden Merkür geri gidiyormuş vs. dinlemeden patronu en şeker olanını kabul ettim hemen. Maaşına da çok bakmadım, gün olur anlaşılır yeter ki huzur olsun dedim. Fakat İstanbul burası kurtlar sofrası şekerim, huzur arıyorsan Kalamış’a. Kısa zamanda anladım bir başka planın içinde zamanım gelene kadar part’ımı oynadığımı. Bazen insanın algılarının açık, sezgilerinin kuvvetli olması duruma müdahale edebilmeyi salık vermiyor maalesef. Zaten elle tutulup, gözle görünmeyen bir şeyi de nasıl anlatırsın elaleme? Böyle durumlarda usulca izliyormuşsun kendini, Tv’de Truman Show izler gibi.

Sektörün zorbalığından mıdır, insanın fesadından mı bilinmez, Ali Cengiz oyunları Top 10’da 1 numara. Oynamayanıysa dövüyorlar, ee haliyle yüz göz dağılıyoruz. Çocukluğumdan bu yana insan canlısı ben, insanlardan kaçıp ormanda bir ağaç gibi tek ve hür yaşamak istiyor. Yıllar yıllar önce Bağdat caddesinde karşıma çıkan yabancı bir falcının dedikleri geliyor aklıma; senin adın ‘Tuba’ olmalı, ‘cennetteki ağaç’. Beni dolandırıp gittiğini düşündüğüm adam meğer beni bana anlatıyormuş, haberim yokmuş. Neyse her şeye rağmen metrolar, metrobüsler, otobüsler sabah akşam dünyadan bezmiş diğer arkadaşlarımla gidip geliyorum samimi samimi ve tüm ‘imkan’sızlıklara rağmen yapıyorum görevlerimi. En son final sahnesi oynanıyor, pozisyonun beklenen sahibi ikna edilmiş geliyor her türlü ihtimamla. Durumu anlıyor ve bir hızla devrediyorum kalan işleri ‘tatlı mobbing’lere aldırmadan. Güzel insanlarla vedalaşıp, kibarca terk-i diyar ediyorum İstanbul’un gözde iş merkezini. Özetle iki Merkür gerileme arası, dünyanın en büyük firmasında yapıp bitiremediğim işleri, 4 ayda tabanvayla oradan oraya koşturup yapıyorum öyle ya da böyle.

Şimdiyse kendimi uzaya fırlatılmış bir roket gibi hissediyorum. Her defasında bir yük daha atıyor ve hız kesmeden yükselmeye devam ediyorum. Henüz hedefte hangi gezegen var bilmiyorum ama birkaç modül daha atılmayı bekliyor orası kesin. Mesela bir tanesi oturmakta olduğum ev meselesi; yine geçtiğimiz yıldan bu yana halden anlamayan ev sahibinin önce bir yalan, sonra telefon tacizleri, sonra kapıya dayanma ve yol kesmelerle başlayıp, mahkemede istediği rakamları alamamasıyla bitmeyen hikâyesi. Ev eskiymiş, kiracı iyiymiş hak getire, varsa yoksa oturduk yerden çok kazanma arzusu. Sen yıllarca oku, didin, gençliğini yaşama, çalış ama şu ev sahipleri gibi bol keseden hakkını isteyeme kimseden, vay arkadaş nasıl bir dünya. Bir zamanlar her şeyin bir ederi vardı, şimdi sadece gideri. Hal böyle olunca, tası tarağı satıp gidesi geliyor insanın o uzay boşluğuna gerçekten. Birkaç ay önce Usui Reiki 3A masterlık almamın faydaları bunlar. Hayatımda değişmesi gereken ne varsa hepsi bir bir rest çekiyor. Aynı anda gelmesi biraz zorlasa da Allah’tan ümit kesilmez değil mi? Ne derler, bir kapıyı kapayan, diğerini açarmış. Yaşanan her şeyin hemen kavrayamasak da bir anlamı olsa gerek.

Son dönemde tahmin ediyorum benim gibi birçok zorluk yaşayan, ne zaman yüzüm gülecek diye bekleyen binlerce insan var ülkemizde. Ne yapacağını, nereye gideceğini bilemeyen, kendine bir yol çizemeyen veya çizdiği yolda fırsat bulup da yürüyemeyen belki de yalnızlık çeken binleriz. İlk yazım bizlere geldi. Aslında o kadar da yalnız değiliz görüyor musunuz? Her birimiz hayatının bir döneminde çeşitli güçlüklerle karşılaşıyor ve onları aştıkça güçleniyor. Ve biliyor musunuz ki hayatta en derin izler bırakanlar hep en zorlu yollardan geçenlerden oluyor. Öyleyse hep birlikte şükredip, gayret edip, dik duralım. Özümüze giden yolda kendimizi bulalım. Hayat dediğimiz bir günmüş, o da aslında bugünmüş. Her şeye rağmen yüreğimizdeki sevgiyi rahatça sergileyebildiğimiz güzel insanlar biriktirelim. Neden mi? Çünkü böyle zamanlarda bir tek onları oluyor etrafınızda. Var mısınız onlardan bir’i daha olmaya?

Gaye Ulaş

Yolun yarısında,

Mimar,

Kendi çapında bir hayat gözlemcisi,

Düşünür, taşınır,

Sanatçı ruhlu,

Paylaşımcı,

Sevmeyi sever,

Reiki 3A Master

Access Bars uygulayıcısı

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler