Varoluş Dergisi

BİLİNÇALTI VE BİLİNÇALTI KODLAMA TERAPİSİ

Bilinçaltı ( Freud’a göre zihnin “İd” bölümü) önemli ölçüde kişiyi, yöneten yönlendiren bölümdür. Ne söylenirse, ne düşünülür ya da ne hayal edilirse bunları bir sünger gibi kendine vakumlar. Bilinçaltı sadece negatifleri değil aynı zamanda pozitifleri de kayıt yapar. Ancak, adına yaşam dediğimiz bu serüvende  Jung’un adına kollektif bilinçaltı, Freud’un süper ego dediği bölüm ayrı kültürlerde yaşayan bireyler için aynı olmayacaktır. Kollektif bilinçaltı yaşanılan ülke ve şartlar bakımından kültürel farklılıklar dolayısı ile değişir. Örneğin; Asya kültüründe yetişmiş biri ile, Avrupa kültüründe yetişmiş birinin kollektif bilinçaltlarının aynı olması mümkün değildir.. Bu konuda Carl Gustav Jung dünyayı gezme ihtiyacı duymuş, çeşitli kültürlere göre kollektif bilinçaltını incelemiş sonunda da fikirleri değişmiş, kollektif bilinçaltını bölümlere ayırmıştır. Her ne kadar bu böyle olsa da bunu incelemek için o kültürün içinde olmak, o toplumun içinde yaşamak gerekir diye düşünüyorum..

Bu konuya (Kollektif Bilinçaltı) Avrupa ve Türkiye olarak  bakacak olursak;

Avrupa’da çocuk ister kız, ister erkek olsun fark etmez, 18 yaşına geldiğinde evinden ayrılır ve artık o bir bireydir, kendi başının çaresine bakmak, kendi başına yaşamak zorundadır. 18 yaşına gelen ergen çocuk sorumluluk alarak kendi işini, kendi eşini ve kendi yolunu kendi bulur. (Bu arada devletten de maddi yardım alındığını gözardı etmemeliyiz.) Anne baba da artık onu düşünmez kendi haline bırakır. Avrupa’da aileler (bazı istisnalar dışında) ancak ya 24 Aralık’ta ( Weihnachten Noel- Kutsal Gece) ya da anneler gününde bir araya gelirler. Avrupalıların sırf beraber olabilmek için bazı günleri kutsal ilan etmelerine şaşırmamak gerekir. Kutsal Gece (24 Aralık) dışında anneler, babalar, kadınlar, sevgililer günü gibi günleri  bana göre sırf bir araya gelebilmek için ilan etmişlerdir. Elbette o günlerde alışveriş çılgınlığını da düşünüp ekonomiyi canlandırmaları da bir başka konudur ama bana göre gerçek budur..

Bizim ülkemizde çocuk kaç yaşında olursa olsun, anne baba için çocuktur. Bizim kültürümüz Avrupa kültürlerinde olduğu gibi 18 yaşında çocukları evinden ayırmaz. Biz de ayrılık gayrılık düşünülemez. Kişi 50 yaşına da gelse bir şey yapacağı zaman anne babanın rızasını gözetir, onlara danışır. Biz de anne baba kutsaldır. Avrupa’da olduğu gibi sadece anneler, babalar gününde anne, baba hatırlanmaz, tam aksine anne, babalarla birlikte yaşanır. Kısaca Avrupa’da doğmuş, orada yaşayan biri ile ülkemizde yaşayan birinin kollektif bilinçaltının aynı olması mümkün değildir.. Her kültürde farklı insanın yetişmesi ve her insanın kollektif bilinçaltının farklı olması yaşadıkları toplumun anane, gelenek görenek ve din faktörüne bağlı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Kendi zamanında zihni, Ego, İd ve Süper Ego diye üçe ayıran Sigmund Freud çok eleştirilmiş, fakat Freud’un İd teorisi o zamanlarda bile çok işe yaramıştır. Freud’e göre zihnin İd bölümü bilinçaltımızdır. Ego, İd ve Süper Ego olarak ele aldığımızda, Ego, kontrol ettiğimiz, bizim de üst bilinç, ya da bilinç dediğimiz bölümdür. İd, bilinçaltımızda oluşan pozitif, negatif tüm yaşantımızdan kodlananlardır. Süper Ego, kontrol dışımızda çocukluğumuzdan bugüne kadar doğru yanlış, duyduğumuz hikayeler, efsaneler sonucu bilinçaltında oluşan kalıplardır..

Bilinçaltımızı oluşturan da bilincimizdir. Anlık bilincimizle  çocukluğumuzdan bugüne kadar düşündüğümüz, gördüğümüz, duyduğumuz olayları ya unutarak, ya da önemsemeyerek bilinçaltının kodlaması sonucu oluşan (Freud’un tabiri ile buz dağının alt bölümü) alt katmanlarda ki birikimlerdir. Bu birikimlerin pozitif olanlarını bizler, farklı zamanlarda bilinçaltı yolu ile kullanırız. Örneğin; önceden öğrendiğimiz resim yapmak, araba ya da bisiklet kullanmak, diş fırçalamak, terbiyeli olmak, oturup kalkmayı bilmek, nerede nasıl davranacağımızı bilmek gibi şeyleri de biz bilinçaltı sayesinde yaparız. Bunun yanında elbette, hatta daha da fazla bilinçaltının kodladığı negatifler de mevcuttur. Korku, kaygı, endişe, travma vs vs gibi.. Yaşadığımız modern dünyada artık her şeyin bize bir tık ötede olduğunu unutmamalıyız. Bu durumun  bizleri olumlu yönde geliştirdiğini yadsıyamayız ama aynı zamanda olumsuz da etkilediği aşikardır. İletişimin bu ölçüde çabuklaştığı, hatta anlık olduğu bu evrede her an her şeyden haberimiz oluyor. Savaş, kan, şiddet, kavga, münakaşa artık günlük hayatımızın bir parçası haline geldi.

Tüm bunların, şimdinin çocukları geleceğin gençlerinin bilinçaltına yerleşiyor olması, maalesef bir gün onların da depresyon, panik atak, bunalım gibi rahatsızlıklara maruz kalmalarına neden olabileceğini unutmamalıyız..

Bilinçaltı kodlama  terapisi nedir?

Freud’un tabiri ile İd ve Süper Ego da bulunan işe yaramayan ve kontrol edemediğimiz, zaman zaman bizi rahatsız eden yaşadığımız kültür, toplum, din, anane, gelenek görenekler dolayısı ile bizim farklı olduğumuzu üst kısımlarda belirtmiştim. Elbette Freud, Jung, Adler gibi Psikoloji’nin temel taşlarını oluşturmuş insanlar da kendi kültürleri doğrultusunda olayı ele almışlar, kimi öyle demiş, kimi böyle demiş, insan psişesinde  büyük farkındalıklar yaratmışlardır. Ama biz, biz gibi bakalım olaya.. Bizlerin çoğu anneanne ya da babaanne tarafından büyütüldük.

Büyüklerimiz maalesef “Öcüler, böcüler gelir götürürler seni, bunu bunu yapmazsan Allah yakar seni, bak işte şimdi Allah cezalandıracak seni, ya da senin yüzünden hepimiz cehennem de yanacağız.” gibi korkutmalarla veya suçlamalarla büyüttüler bizi..

Şimdilerde (çocuklukta ki korkularımız) unutulmuş gibi görünselerde yaşadığımız en ufak bir endişe ya da kaygı da üst bilince önemli ölçüde etki edeceklerini unutmamalıyız. 0-10 yaşa kadar yaşadığımız negatif, pozitif tüm olaylar, olgular bilinçaltımızda birer kategori oluşturur. Örneğin; korku, ayrı bir kategori, endişe, kaygı, hüzün vs vs gibi duygularda ayrı ayrı kategoriler oluşturur. Bunun yanında tabii ki de pozitif olarak yaşadığımız mutluluk, sevinç, huzur, coşku gibi kategorilerde oluşur. Eğer biz çocukluğumuzda daha çok pozitif kategoriler doğrultusunda yaşatıldık, yaşadıysak elbette bilinçaltımız bizi ilerleyen yaşlarımızda daha çok mutlu olarak yaşatacaktır. Ama eğer biz korku, endişe, kaygı kategorileri doğrultusunda yaşadık, yaşatıldıysak bu durumda da maalesef bilinçaltı bize negatif bir yaşam sunacaktır. Bizler 10 yaşımıza kadar oluşan bu kategoriler doğrultusunda yaşarız tüm ömrümüzü. Çünkü yaşadığımız olaylar artık bir birinin aynıdır. Bazen figürler değişir ama olaylar değişmez, devam eder. Bir gün de gelir artık dolar taşar bilinçaltımız. En tehlikelisi de budur ya, ya depresyon olur psikolojimizi altüst eder, ya da bedensel hasta eder hayatımızı karartır..

Günümüz bilim insanları zihni bilinç, ve bilinçaltı olarak ikiye ayırarak %10  bilinç, geri kalan %90 bölümünün ise bilinçaltından oluştuğunu keşfetmişlerdir. Bunun yanında Psikolojik rahatsızlıkların dışında, bedensel rahatsızlıkların da pek çoğunun psikolojik nedenli olduğu varsayılmaktadır..

Bana sorarsanız, bu %100 böyledir. Çünkü, insan psikolojisi sağlıklı olursa kişinin bedeni, organları ve hatta tüm hücreleri dengede olur inancındayım.

Bilinçaltı Kodlama Terapisi ne işe yarar?

Çocukluğumuzdan günümüze kadar bilinçaltımızın kodladığı olumsuz negatiflerin temizlenmesi sonucu hem psikolojik hem de fizyolojik rahatsızlıklarımız iyileşebilir. Bilinçaltı kodlama terapisini uyguladığım  kişilerden buna defalarca şahit olmuşumdur. Bana göre, rahatsızlıklarımızın ana nedeni bilinçaltında bulunan negatiflerdir. Bu negatifleri pozitif telkinlerle, olumlamalar ile ortadan kaldırmamız maalesef mümkün olamıyor. Bu konuda bilinçaltını inceleyen bir bilim insanı şöyle diyor;  Bilinçaltı 40 milyar kez hayır derken, sen yüz defa evet desen ne çıkar. Doğrudur. Çünkü bilinçaltı doluyken bizim  oraya pozitif bir şeyler yerleştirmemiz de mümkün olmuyor. Bu terapiden sonra devamlı geçmişe ya da geleceğe giderek üzülmezsiniz. Çünkü sizi geçmişte birçok şey yaralamış, üzmüş kırmış ya da korkutmuş olabilir ve artık bilinçaltı sizi ne geçmişten ne de gelecekten bir şeylerle rahatsız edemez.

Hz. Mevlana’nın söylediği gibi “Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik olursun.”

Bilinçaltı kodlama terapisi nasıl yapılır?

Tabi birçok tekniklerle bilinçaltı temizliği yapılmaya çalışılıyor; fakat bir müddet sonra yine ortaya çıkıp kişileri tekrar rahatsız edebiliyor. Bunu bize gelen danışanlarımdan biliyorum. Burada bizim uyguladığımız tekniği övmek niyetinde değilim ama 8-9 yıl önce yaptığımız bilinçaltı kodlama terapilerinin sonucunu o günlerde bu terapiyi alanlardan dinliyoruz. Kesin sonuç aldıklarını görüyor ve mutlu oluyoruz. Terapiyi yaptıran kişilerin ağzından duyduğumuz cümleler; “Mucize olamaz, bu mümkün değil, nasıl oldu bu, hayret artık yaşayamıyorum, bitti mi şimdi.” Bir genç danışanım, bilgisayar uzmanı olduğunu söylemiş ve eklemişti “Hocam ben yıllardır bilgisayarlara format atıyorum ve hep şöyle düşünmüşümdür, bir günde inşallah beyine format atılma tekniği bulunur ve bu gerçek oldu, teşekkür ederim..”

Yine unutamadığım bir başka olay; bir danışan iki yıldır her şey ona kötü koktuğu için yemek bile yiyemez haldeydi, sadece yarım saatlik bir işlem sonucu bu durumun kendisinden gittiğini fark ettik. Hiç adetim değil bilenler bilir ama bu terapiyi biraz övmüş olduğumun da farkındayım. Şunu da belirtmeden edemeyeceğim kusura bakmayın. Modern Tıp’ta çaresi bulunamayan “Epilepsi” (Reiki İlahi Aydınlanma kitabımızda 2 danışanımızın mektubu mevcuttur.) “Parkinson” gibi rahatsızlıklarında bilinçaltı kodlama terapisi sonucu iyileşme yoluna girdiğine şahit olduk..

Pek çok kişi doğal olarak bu terapiyi yaptırmaktan çekinir. Çoğu kişi bilinçaltında bulunan negatiflerden konuşmak istemez. Bu tabii ki insanidir ve gayet doğaldır. Bizim yaptığımız bilinçaltı kodlama terapisinde psikanaliz, konuşma, hipnoz ve benzeri şeyler yoktur. Kişiyle karşı karşıya oturulur, bir kaç nefes işlemi sonrası kişiye düşündükçe kendini rahatsız eden şeyleri içinden düşünmesi ve onları tekrardan yaşaması istenir. Seans sonunda bunlardan eser kalmaz. Elbette kişinin hafızasından silemeyiz bunları ama bilinçaltında artık yoklardır. Kişi bunların ne olduğunu bilir fakat artık canlandırıp yaşayamaz. Hafıza da bu negatifleri bilinçaltında olduğu sürece önemser, bir iki hafta sonra artık hafıza da unutur ve hafızanın önemsemediği hiçbir şeyin de kişiyi rahatsız etmesi mümkün değildir. Unutmayın ki; mutlu olursanız, sağlıklı olursunuz. Sağlıklı olursanız sevgi dolu olursunuz. Sevgi dolu olursanız hem kendinizi hem başkalarını seversiniz. Kendinizi ve başkalarını severseniz hem dünya hem de evren sizinle barışık olur..

Bilinçaltı Kodlama Terapisi kimlere yapılır?

Bilinçaltı Kodlama Terapisi herkese yapılır. Hepimiz inişli çıkışlı hayatlar yaşıyoruz. Hepimizin derdi, kederi, korkuları kendimize göre büyüktür. Önceleri sadece depresyon, panik atak, bunalımda olanlara yapıyorduk bu terapiyi ama sonradan gördük ki, hayata, yaşama yeniden merhaba diyebilmek için herkesin ihtiyacı var bu terapiye. Şimdilerde bize Reiki Uyumlaması için gelen herkese öncelikle bu terapiyi yapıyoruz. Çünkü gelenlerin %99 nun bilinçaltı dolu oluyor. Yukarıda da belirttiğim gibi hepimiz farklı olaylar yaşıyor, farklı korku, endişe ve kaygılar oluşturuyoruz bilinçaltımızda. Bunlar tamamen bertaraf edilmeden de mutlu olamıyoruz. İşte bunun için her bireyin hayatında bir kez bilinçaltını temizletmesini ben elzem olarak görüyorum. Kişinin bilinçaltı temizliği yapıldıktan sonra eğer bilinçaltına yeni negatifler yerleşmez ise bu ömür boyudur, eğer Bilinçaltı Kodlama Terapisi sonrası geçen zaman diliminde yeni negatifler yaşarsa bunu da tekrar bir seansta siliyoruz.. Yazımı  Martin Luther King’in söylediği güzel bir sözle sonlandırıyor, hepinizin mutlu anlarda, huzurlu şimdilerde olmanızı temenni ediyorum..

“Her bir birey, yaratıcı fedakarlığın ışığında mı yoksa yıkıcı bencilliğin karanlığında mı yürüyeceğine karar vermelidir.”
Martin Luther King

İsmail Bülbül

Ekolündeki uzmanlığı, aldığı dereceler ve kendi geliştirdiği özel terapi teknikleri ile, Dünyadaki sayılı Reiki öğretmenlerinden biri olan Usui Reiki 17. Işık Aşama Grandmaster Teacher İsmail Bülbül 33 yıldır yaşadığı Almanya'dan sonra şimdi Türkiye'de bulunmaktadır. Kendisi Reiki'de 17. Işık aşamada (son aşamadır) ve dünya çapında bu aşamada olan ilk 8 üstattan birisidir. Uzun araştırmaları sonucu, bir Uzak doğu felsefesi olarak algılanan Reiki'nin, Anadolu insanının oldukça aşina olduğu Sufizmle olan benzerliklerini keşfetmiş ve çalışmalarını bu yönde sürdürmüştür.

Ülkemizde şimdiye kadar Reiki'yi 4.aşamada olan Master'lardan duyduk ve onların aktardıklarıyla Reiki'yi kültür ve inancımıza uzak olan bir felsefe gibi tanıdık. Fakat Grandmaster Teacher İsmail Bülbül'ün Reiki hakkındaki derin bilgi ve deneyimi, ayrıca eğitimlerini ve terapilerini Sufizmle sentezleyerek sunması bu konuda bize yepyeni bir bakış açısı sunuyor. "

2007 Yılında, 14 yıllık Usui Reiki eğitimini bu ekole ait olan tüm aşamaları alarak tamamlamıştır. 17. (SON IŞIK) aşama (Dimensionale Reise) Zaman ve Mekan Üstü Yolculuk'u da alarak USUI REIKI ekolünde dünyada ilk 8 kişiden birisi olmuştur.

Yorum yap

İnternet üzerinden dijital yayın hayatına ilk olarak 2013 yılında başlamış olan Varoluş Dergisi, kısa bir aradan sonra şimdi yeniden okurları ile birlikte. Değerli yazarlarımız, Spiritüalizm, Reiki, Yoga, Astroloji ve Yaşam alanlarında, siz değerli okurlarımız için yazıyor…

Arşivler